1980'ler

Gönülsüz Başvuru

Üniversite üçüncü sınıfa geçtiğimiz yıl 12 Eylül öncesi kaos ortamı ve yoğun öğrenci olayları nedeniyle okula devam edemez olmuştuk. Geleceğimiz karanlık, ne olacağımız belirsizdi. Stres içinde evde oturduğum, hem bir şey yapamıyor olmanın sıkıntısı hem gelecek endişesiyle karamsar düşüncelere daldığım bir gün aynı kaderi paylaşan bir arkadaşım kapıyı çaldı. Nişanlıydı, evlilik için paraya ihtiyaçları vardı ve okula devam edilemeyen süreçte boş duracaklarına çalışmak istiyorlar, sürekli iş bakıyorlardı. Telaşla içeri daldı ve “Haydi!” dedi, “Gidiyoruz.” “Nereye?” dedim. “İş ilanı var biz başvuracağız, sen de yap müracaatını.” “Ya ben henüz çalışmak için hazır hissetmiyorum kendimi.” dedimse de dinlemedi, beni adeta sürükleyerek evden çıkardı. Ya sabır çekerek takıldım peşine, Kızılay’da nişanlısı ile buluştuk ve yine Kızılay yakınlarındaki bir Kamu İktisadi Teşebbüsü’nün personel dairesinde başvuru formunu doldurduk. Ben sokur sokur söyleniyordum; “Beni niye getirdiniz? İstemiyorum çalışmak, kendiniz başvurun, beni rahat bırakın.” desem de arkadaşım kaşlarını çatıp “Çok konuşma, doldur işte formu.” diyor, mızıldanmaya devam edersem de belime dirseğini çakıyordu.

Niye bu kadar üstüme düşmekteydiler çözemiyordum ama hatırlarını kıramayıp formu doldurdum, hatta bir miktar da yalan savurduk iş geçmişimizle ilgili. Formları teslim edince ertesi sabah yapılacak olan sınava gelmemizi tembih ettiler. Sonrasında da bir kafeye gidip oturduk, onlar işe girerlerse neler yapacakları konusundaki hayallerinden söz ederlerken ben sessizce kahvemi içtim, ardından da ertesi sabah belirttikleri saatte buluşmak üzere sözleşip ayrıldık.

Sabahleyin sınava gireceğimiz binanın önünde buluştuk, danışmaya sınav için geldiğimizi bildirdik. Görevli yüzümüze baktı ve “Sınav öğleden sonraya ertelendi gençler.” dedi. Ben “İyi madem.” diyerek ayrılmaya niyetlenirken arkadaşım birden parladı: “Dalga mı geçiyorsunuz siz bizimle? Sabah dediniz geldik, madem öğleden sonra deseydiniz, benim otobüs biletim var öğlen için, memlekete gideceğim, biletim mi yansın sizin yüzünüzden?” Görevli tarafından terslenmeyi beklerken “Bir dakika.” dedi, telefonu çevirdi. “Üç arkadaş sınav için gelmiş, öğleden sonra mazeretleri varmış, ne yapalım?” diye sordu sakin sakin. Telefonu kapatınca “Tamam, ikinci kata çıkın, sizi sınava alacaklar” dedi. Kader ağlarını örüyordu ve ben işi ne kadar istemezsem iş beni o kadar istiyordu.

Çıktık ikinci kata, başvurduğumuz kadro daktilograflıktı. Okuduğumuz okulda Daktilografi dersi görmüştük ve süratle on parmak yazabiliyorduk. Gireceğimiz sınav da daktilo sınavı idi. Bizi bir odaya aldılar, önümüze birer daktilo koydular, birer de yazı verdiler ve yazmamızı istediler. Ben işe girmek istemiyorum ya, adet yerini bulsun kabilinden iki satır yazıp, iki satır etrafa bakarken arkadaşım ve nişanlısı tuşları takırdatıyor, şaryoyu şakırdatıyordu. Sonunda yazıp bitirdik, kâğıtları teslim ettik, bıraktığımız telefon numarasından bizi haberdar edeceklerini söyleyip yolculadılar. Arkadaşım memleketine gitti, ben eve döndüm ve sınavı da, iş başvurusunu da unuttum. 

Aradan bir hafta kadar geçmişti ki babam akşam eve geldi ve “Gözün aydın!” dedi. “Hayrola?” dedim şaşkın şaşkın, “Niye?” Meğer işe kabul edilmişim, evde telefon olmadığı için babamın işyeri telefonunu vermiştim, oradan aramışlar, haber vermişler. Neredeyse ağlayacaktım, insan işe girdiği için üzülür mü? Hafta başı başlamam söylenmiş. Gönülsüzce evdeki yegâne eteğimi giydim, kocaman heybemsi çantalarımın bir daktilografa yakışmayacağını düşünerek annemin kemik saplı çantasını ödünç aldım, kös kös gidip başladım.

Meğer kâğıdıma bile bakmamışlar, daha odanın kapısından girerken işe uygun olduğuma karar verip kadroyu bana vermişler. O zamanlar böyle iş alımları olurdu. Zorla başladığım işi ve iş arkadaşlarımı zamanla çok sevdim, zaten iki yıl sonra okul bitecek ve başka bir kuruma tayinimi isteyecektim. Bu olayın en mizahi yönü ise işe girmeyi onca isteyen ve beni arzum hilafına zorla başvuruya götüren arkadaşlarım elenmiş, işe kabul edilmemişti…


Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Gönülsüz Başvuru&rdquo için 1 yorum

  1. Pingback: Kurumsal İşler - Daktilograf Hayatı - Şenlik

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: