Misafir Palası
Milenyum denilen şeyin alüminyum soba boyası yaldızından ibaret olduğunu sanıyordum. Aslında haksız da değilmişim düşününce. İnsanlar neon montları çekmiş, ceketOkumaya devam edin
Annem eski mahalle arkadaşlarıyla buluşunca anlatmışlar, o da yazmam için bana anlattı, “Yaz kız!” dedi… 1978… Bizimkilerin Bulgaristan’dan geldikleri ilkOkumaya devam edin
Milenyum denilen şeyin alüminyum soba boyası yaldızından ibaret olduğunu sanıyordum. Aslında haksız da değilmişim düşününce. İnsanlar neon montları çekmiş, ceketOkumaya devam edin
Ağlamayacağım deyince durmuyor ki o yaş. Ama iyi mücadele veriyorum kendi kendime, o son damlayı taşırmamak için. Tramvayda karşımda oturanOkumaya devam edin
İnatla giydiğim kahvenin çeşitli tonlarından, en az ergenliğimde üzerime inatla geçirdiğim siyahlar kadar mutsuz annem. “Bir bıkmadın şu toprak renklerinden.”Okumaya devam edin
Birkaç yıl evvel katılmayı çok istediğim bir kongreden kabul aldım. Hemen annemi arayıp İstanbul’a geleceğimi söyledim, havalara uçtu sevinçten. HeyecanıOkumaya devam edin
Bir sürü talihsizlik yaşadığımız, hiç sevmediğim bir dönem bu. Kardeşim üniversiteyi bıraktı, tekrar sınava girdi. Bursa Tekstil’i kazandı. Biz deOkumaya devam edin
Tren istasyonunun raylarından geçtikten beş dakika sonra, sağdan bir yol içeri doğru uzanır. Tam o yolu gördüğümüz anda hep aynıOkumaya devam edin
Eşimin telefon sesiyle uyanıyorum. Gün daha yeni ağarıyor. El yordamıyla çorabımı bulmaya çalışırken pes edip içinde bulunduğum odanın ışığını yakıyorum.Okumaya devam edin
Şehirde büyümüş apartman çocuklarının ağaçla, çiçekle, böcekle ilişkisi ne kadarsa benim çiçek sevgimin de sınırları o kadardı. Cam kenarı çiçekleri,Okumaya devam edin