1960'lar

Oyuncak Bebek

60’lı yılların başı. Teyzem altı yaşlarında o sıralar. İstanbul’da üç katlı bir apartmanda oturuyorlar. En üst katta ev sahipleri oturuyor: Hrant Bey, Ayganuş Hanım ve küçük kızları Mimi. Ayganuş Hanım kendisine Aysel dedirtiyor, küçük kızı Mimi’ye de Mine.

Yılın bazı zamanlarında Mimi rengârenk yumurtalar boyuyor, evdekilerle kocaman çörekler yapıp yumurtaları o çöreklere gömüp yiyorlar Noel’de, enfes sofralar kuruyorlar. Aysel Hanımların pek akrabası, tanıdığı kalmamış İstanbul’da, o yüzden teyzemleri de her sene davet ediyorlar bu sofralara.

İkinci katta Muazzez abla var. Muazzez abla kızıl saçları, uzun boyuyla nefis bir kadın. Otuz beş yaşlarında, bir yerlerde memur. İçmeyi çok seviyor, bir kaptan sevgilisi var, onu bekliyor hep.

Dedemle anneannem yirmilerinde o zamanlar. Dedem de Muazzez abla gibi her akşam demleniyor. Muazzez abla, dedem gelince kapıyor şarabını, bağırıyor yukarıdan:

— Aliiii, Aliiii geliyorum!

Muazzez, anneanneme takılmayı çok seviyor. “Sidikli” diye sesleniyor ona, “Kız sidikli! İçsene sen de akşamları kocanla.” deyip duruyor.

Anneannem yirmili yaşlarında gencecik bir kadın o zamanlar. Kumral saçları, beyaz teni, yeşile çalan gözleriyle tam bir Boşnak güzeli. Kocasının işinden artakalan azıcık zamanda onunla vakit geçirmek istiyor. O yüzden Muazzez’e sinir oluyor. İnadına içmiyor onlarla, oflaya puflaya dolanıyor.

Bir gün Muazzez ablanın kaptan sevgilisi eve geliyor. Teyzem görünce korkuyor ondan, ağlıyor. Kaptan sevgili, siyah bir adam. Teyzem hayatında hiç siyah birini görmemiş. Muazzez ablayla kaptan kıkır kıkır gülüyorlar teyzeme.

60’lı yıllarda oyuncaklar çok pahalı, hep ithal geliyor. Teyzemin de pek oyuncağı yok tabii. Muazzez söz veriyor bir gün teyzeme. “Sana siyah bir oyuncak bebek alacağım” diye. O günden sonra teyzem o bebeğin hayaliyle yaşıyor.

Noel geliyor. Aysel Hanım kocaman bir sofra kuruyor, tüm apartmanı davet ediyor. Neşeyle yemekler yeniyor. Gece yarısı ışıklar kapanıyor, herkes birbirine hediyeler veriyor. Işıklar yanıyor, teyzem tam kendi hediyesini açacakken bir de ne görsün, Mimi’nin elinde kocaman siyah bir oyuncak bebek.

Teyzem, yemek boyunca sıkıyor kendini. Eve gidince yatağında sabaha kadar ağlıyor.

Şimdi teyzem altmış yedi yaşında, belki onu yeni tanıyan birileri anlamaz ama, ben onun bu hikâyeyi anlatışında hâlâ altı yaşın o insanın genzini yakan ve hiç geçmeyen kalp kırıklığını hissedebiliyorum.


Görsel: Le Poison, René Magritte (1939)

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Oyuncak Bebek&rdquo için 1 yorum

  1. hayal kırıklığı üzerine kurgulanmış hoş bir öykü , hepimizin çocukluktan kalan görüntüleri arasında bu tür kırıklıklar mutlaka vardır. babamın söz verdiği halde bana iddiada kazandığım bisikleti almaması da benim hayal kırıklığım olmuştu . öykü bana bunu anımsattı.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: