2000+

Vuslat

Bu sabah, mevsimini şaşırmış bir hava karşıladı beni. Kışa inat tepeden bakan güneşe eşlik eden rüzgâr yüzümü yalayıp geçince, yine havayı kestiremeyip kalın giyindiğim için kızdım kendime.

Üşürüm hasta olurum endişesiyle her daim çantasında hırka, atkı taşıyan, kocaman çantalı bir kadındım hep. Hâlâ da öyleyim.

Durağa inmeden atkıyı çıkarıp montun fermuarını rahatlattım. Çocuksuz dışarıda buluşabilmenin verdiği heyecanın da etkisiyle 1-2 derece daha sıcak hissediyordum.

Bir yandan çocukları eşlere, anneannelere devretmenin keyfiyle yüzüme yansımış hafif bir gülümseme, öte yandan, “Geç kalacağım, nerde kaldı bu otobüs?” kaygılarının koşturduğu kafam…

Sakinleşmek için telefona baktım. Ben alakasız şeylerle meşgulken, otobüs önümde durdu. Rahat rahat bir şeyler okuyabileceğim bir yer aradım gözlerimle. Hâlâ saate bakmadığımı fark ettim. Geç kalmıştım.

Telefonun mesaj sesiyle irkildim. “Ben geldim. Nerdesiniz?” mesajları geliyordu. Her dem geç kalan insan olarak biliniyor olma algısını, bu defa da yıkamamış olduğumu fark ettim. Olsun, dostlarımın razı olduğu bu halimi problem edinmedim.

Çocuklardan sonraki devirde seyrek görüşür olmuştuk. Buluşmaya gelen arkadaşlarımı merak ediyordum. Görüşmeyeli neler olmuştu kim bilir?

Sonlara doğru, demlenmek için mekân ararken derinleşen sohbet, gözlerde her daim yağmaya hazır iki buluta dönüşüyordu. Gözler hep saatte, hep telefondaydı. Uyku saatine ayarlanmış kalkış saatleri yaklaştıkça masadaki boş sandalye sayısı artıyordu.

Çocuksuz buluşup çocuklardan konuşulan bir günü doldurmuştuk. 9-6 yollarında geçen hayat dışında bir şeyler yapıyor olmanın hafifliğiyle geçen günün fotoğraflarına bakıp sonraki buluşma için verilen sözlerle durağa yöneldim.


Görsel yazara ait.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Vuslat&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: