Bir bahar günü, burnumda portakal çiçeği kokusu, elimde İnce Memed 3… Nasıl soluksuz okuyorum anlatamam. Seride beni en çok etkileyen kısımlardan birindeyim. İnce Memed ve arkadaşları yakalanmış, sabah jandarmaya teslim edilmek üzere Mahmut Ağa’nın konağında zorla tutuluyorlar. Ama köyün bütün kadınları o gece sessiz birer anlaşmayla bir araya gelerek nöbetçilerle korunan konağa girip İnce Memed ve arkadaşlarını kurtarıyorlar. Yaşar Kemal kendi masalsı diliyle bunu öyle güzel anlatmış ki, o anlar film sahnesi gibi gözümün önünde canlanıyor. Ne muazzam bir başkaldırı, ne müthiş bir dayanışma…
Dayanışma… Kadınlar… Derken babaannemin eski mahallesindeki komşusu Fethiye Teyze ve diğer komşu kadınlarla olan bir anısını hatırlıyorum. Anı içinde anı… Düş içinde düş…
Gözlerimin önünde bu sefer 12 Eylül sonrası Adana’da bir mahalle… Boya ile yarısı silinen duvar yazıları, gözaltına alınanlar, kaybolanlar, bir duvar yazısı gibi yaşamdan silinen gençler. Fakat mahallenin hangi kısmında olursa olsun silinmeyen bir şey kalmış. Kadınların umudu ve her şeyi yeni baştan kurma gücü. İlk onlar toparlanmış, ilk onlar toplamış dağınık ne varsa. Neşeyi diriltecek bir yol açmışlar kendilerine. Darbenin sessiz sokaklarına rağmen bir nevi kadınlar matinesi misali toplanmalara devam etmişler.
Bu toplanmaların birinde babaannem ve komşu kadınlar Fethiye Teyze’nin evindeler. Halamlar içerideler, babam arkadaşlarıyla dışarıda oynuyor. Babamın önünden birden bir genç koşarak geçiyor, arkasında askerler. Genç oğlan Fethiye Teyze’nin evine geliyor ve yardım istiyor. Oradaki kadınlar korku, heyecan, panik tüm bu karmaşık duygularla hızlıca düşünmeye başlıyorlar. İşkence herkesin bildiği ama dile getirmediği bir sır. Gönülleri genci teslim etmeye el vermiyor ve saklamaya karar veriyorlar. Bir süre sonra kapı sert vuruşlarla çalınıyor. Fethiye Teyze kapıyı açıyor. Askerler içeri giriyor. İçerde ablalar, teyzeler, çocuklar var. Çay içip sohbet ediyorlar. Herhangi bir komşu buluşması yani.
Askerler bir yandan kaçan genci görüp görmediklerini soruyorlar, bir yandan evi arıyorlar. Banyoya geliyor sıra. O sırada banyodan su sesleri geliyor. Fethiye Teyze kapı kolunda asılı pijamaları göstererek diyor ki “Oğlum içeride, yıkanıyor.” Askerler mucizevi bir şekilde kapıyı açmıyorlar, eve biraz daha bakıp çıkıyorlar. Ve genç biraz şansın yardımı ama çokça kadınların elbirliği ile kurtuluyor. Onlar da genci kurtarmanın sevinciyle genci de aralarına alıp birer bardak daha çay içiyorlar.
Bu anıyı düşünürken kitapta gözlerime şu cümleler çarpıyor “İnce Memed ve arkadaşlarının yakalandığı andan bu yana köyü çok sessiz bir fısıltı almıştı. Kadınlar, kızlar, kız çocukları lisanı hal ile birbirleriyle konuşuyorlar, onların konuşmalarını hiçbir erkek, erkek çocuklar bile duymuyorlar, duysalar da konuştuklarından hiçbir şey anlamıyorlardı.”
Çayımı yudumlarken gülümseyerek tüm bunları düşünüyorum. Zaman değişiyor, yerler değişiyor, mekânlar değişiyor ama kadınların sessiz, sözsüz dayanışması, bir vücudun organları gibi birlikte hareket etmesi hiç değişmiyor.
Görselin alındığı video.
“Kadınlar ve Sessiz Anlaşmalar&rdquo için 1 yorum