2000+

Ağaçlı Yol

Tren istasyonunun raylarından geçtikten beş dakika sonra, sağdan bir yol içeri doğru uzanır. Tam o yolu gördüğümüz anda hep aynı konu konuşulmaya başlanır; bu ağaçları dedemiz dikmiş. Sağlı sollu, mis gibi ağaçtan bir yol. Ağaçlara hayran hayran bakılır, sağda solda fırın varsa taze ekmek alınır. Sonra bizim ev. Artık mı demeliyim yoksa? Küçükken misafirliğe geldiğimiz, “Daha çok yaşasak keşke.” diyerek ayrıldığım meydan beliriverir önce. Hemen karşıda annemin dayısının bakkal dükkânı. Ah yok, emlakçı olmuş bakkal. Bizim eve soldan dönüyoruz. Labirent gibi ağaçlık bir yoldan geçince, tam orada artık evimiz.

Yabancılaşıyorum her anıma. Ailemin yanında değildim bir süredir. Dört senedir. Annem, dört sene geçti farklı biri, babam farklı görünüyor gözüme. Kardeşim, o daha tanıdık gibi. Kapışıyor iki yanım. Ben kimdim? 

İnanamıyorum. Doktor bana bakıyor ve “Bir geçmişimiz var zaten, majör depresyonun karanlık düşünceleri bunlar.” diyor. Yine mi geldim bu noktaya? Vay canına!

Hangi yoldan gelmiştik buraya? Caddebostan. Haaa tamam, İstanbul’dayım. Caddebostan’a nasıl gelindiğini hatırlıyorum. Hem Marmaray var artık, üğğff! Yarım saatte bizim evden Sirkeci, ver elini Gülhane! Dur ya, hemen çalışmaya başlamalıyım, tekstil firması iyiydi, güzel gidiyordu her şey! Ama diğer şirkette ilk yardım eğitimi de verilecekti. Dur ya, freelance fotoğrafçılığı kıvırırım ben, şirketimi de kurarım mis! Yaparım ben, kesin!  Hepsi para demek. Yüksek lisans peki? Dur artık!

Derin bir nefes verdim ağaçlı yolda. Elimde fotoğraf makinemle uzaklaşmıştım evden. Ağaçların kabuklarını çekmeyi çok severim. Nefis renkler var. Kasımdayız. Bir ağaç var yolda, üzerini hep sarmaşık kaplamış. İnce ince dolanan sarmaşık dallarının aralarından reçinesi akmış. Diğerine baltayla vurmuş da vurmuş biri, tam köküne doğru. İncelmiş vurduğu yer. Altından sütlü kahve kısımları çıkmış. Kıymık kıymık olmuş vurulan yerleri. Yürümeye devam ediyorum. Annemin dedesinin bir zamanlar muhtar olduğu ve sağlı sollu ağaçların dizildiği o yoldayım tam. Tren istasyonuna doğru yürüyorum.

İnsanlar çoğaldı. Kararıyor beynim düşünmeye başlayınca. Hayatın planına güvenmek gerek. Tam burada olmak iyi. Etrafımı seyrediyorum. İleride Bulgar plakalı bir araç duruyor. Aracın onlara ait olduğuna emin olamadığım dört kişilik bir lise öğrenci grubu duruyor hemen yanında. Kızlar aralarında gülüşüyor. Ellerinin altında bir sokak köpeği uzanıyor. Gördüğü ilgiden pek memnun hâli. Gülümsüyorum yanlarına yaklaşınca. Bankta oturanlar ayaklarının altına uzanan köpeği seviyor. ‘’Bir fotoğrafınızı çekebilir miyim?’’ diyorum. Seviyorum böyle tesadüfi fotoğrafları, diyorum içimden. Gülümsüyorum. Tren garına geldim. Şimdi bunun bir de dönüşü vardı değil mi? Hadi tabana kuvvet!

__________________________________________________________________________________

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Ağaçlı Yol&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d