Yaş on yedi – on sekiz, üniversite sınavına hazırlık için dershaneye gidiyorum. Yaşadığımız ilçede dershane olmadığı için hafta içi bağlı bulunduğumuz şehirde öğrenci evinde kalıyoruz kardeşimle. Hafta sonu evimize gidiyoruz.
Yine bir hafta sonu ve aile saadeti. Herkes bir arada, dayım da yanımızda, annem yemekleri pişirmiş, maaile yemekteyiz. Dayım çat diye “Derya polis olsun.” deyiverdi.
Ben, annem, babam üçümüz de aynı şaşkın bakış ve büyümüş gözlerle dayımda donakaldık.
-Polis okuluna kayıt için başvuru var, Derya’nın boyu da tutuyor!
Kendi yaşıtlarım ve kuzenlerim arasında en uzun olmanın verdiği sevinç, gurur bir anda dezavantaja dönüşmüştü. Polisi gördüğümüz yerde yolumuzu değiştiren, bir anda durduk yere gerilen bir gençliktik! Ne olacağımız ÖYS sonucuna bağlıydı, fakat ne olmayacağımızı iyi biliyorduk. Öte yandan dayım sözü dinlenen yani dinlenmesi gereken, “Hayır istemiyorum.” cevabının söylenemeyeceği sert mizaçlı biriydi ve tabii ki ben değil o devam etti konuşmaya.
-Bizim millet hep geri durdu bu kurumlardan, girin her yerde olun, devrim böyle olmalı, içerden başlamalı…
Neeee?!!! Devrim mi?
Babamın bakışları ışıldadı. Adımı Deniz koyamamış, yasakmış o zamanlar, ben de Derya adıyla yaptım yapacağımı bakışı bu. Ben ve annem halen şaşkınız. Ben, “Benim hayalim o değil.” diyemeden, dayım babamı yanına almış, erkek ittifakı kurulmuş çoktan.
Babam, “Kadın polis iyidir, olaylara karışmaz, memur gibi.” derken aynı anda, evlendiğimde hem çocuk hem çalışma hayatını bir arada götüreceğim uygun bir memuriyet bulduğundan emin olarak hemen maaşı hesapladı. Okul süresini de üniversite ile kıyaslayınca oradan da kârlı.
-Başvuru formları merkezde vardır. Pazartesi ilk iş…
Onlar hesapları yaparken aklımdan geçenleri bir türlü söyleyemiyorum: Bu benim hayatım, ben olmak istediğimi olmalıyım, neden bana fikrim sorulmuyor, niye illa bir memuriyet işi yapacakmışım?
Onlar umutlu, memnun, annemin tek yorumu ise “Sırık!” Boyumun başıma dert açtığını anlatmaya çalışıyor bu lafıyla çünkü benim bu işi istemediğimin farkında ve ben onun kızı isem istemediğim bir şeyi bana yaptıramayacaklarının da verdiği bir güvenle onlarınkinden daha güçlü bir ittifak var aramızda .”Kıza sordunuz mu?” demiyor da kızım ne yapacağını bilir der gibi tek kelimeyle susuyor. Zamanında daha on altı yaşında iken aynı dayım ve onun büyük abilerinin de kararı ile annemin amcaoğulları ile evlenmesini uygun görmüşler, ona da kimse sormamış! Annemin gönlü babamda. Babamla kaçmak isterken yakalanıp ağır eziyet görmüş, günlerce yatakta kalmış, sonra kendini o yolu hızlı yürüyecek kadar iyi hissettiğinde babamın haberi dahi olmadan kalkıp ona kaçmış gözünü sevdiğim.
Sonuçta pazartesi ilk iş, polis memuriyet başvurusu için emniyet amirliğine gidildi. Evet, kayıtlar halen sürüyormuş. Aklımda, formların başına nasıl kötü bir şey getirebilirim, bu sınavı nasıl kaybedebilirim soruları. Ben daha düşünürken görevli kadın polis, formları kendi dolduracağını, bilgilerimi vermemi ve boyumu ölçmesi gerektiğini anlattı. Bilgiler tamam, sıra boy ölçmeye geldi, kadın polis benden kısa. Benim boyum 1,70 ama polis ölçüleri ile 1,62 olan boy sınırını geçemediğimi, boydan kaybettiğimi söylemez mi? Nasıl yani? Ben 1,70’im diyecek oldum sustum, kadına senin boyun kaç diye soracak oldum, göz göze geldik gözünü başka yöne çevirdi. Evet resmi başvuru için formlar vardı var olmasına ama benim de hem Kürt hem Alevi olarak çift mimli bir kimliğim vardı; kütüğüm, doğum yerim… O an dank etti, dedim “Salak bırak doğrucu olmayı, hakkını savunmayı, fırsat bu fırsat polis haklı boy tutmuyor.” Bunu yazılı olarak istedim, bizimkilere karşı kapı gibi savunmam olacaktı kendisi.
Çıkış kapısına doğru ilerlerken içim kıpır kıpır, ayaklarım bir sağa bir sola gidiyor, dans etme isteğine hakim olamıyorum, onlar beni almadıkları için memnunlar. Ben polis olmayacağım, evli kadına göre bir hayat kalıbına girmeyeceğim için mutluyum, dayım şaşkın, belgem sağlam, adım Sırık.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansıile lisanslanmıştır.
“Boyum Tuttu, Tutmadı&rdquo için 1 yorum