Memelerim ilkokul birinci sınıfın yarıyıl tatilinde büyümeye başlamıştı. İlk hangi memem büyüdü hatırlamıyorum. Ama biri diğerinden daha önce büyümüştü ve ona dair hatırladığım tek şey kaşıntıydı. Anneannemin soba yanan evinde bir sabah kaşıntıyla uyanmıştım ve sürpriz; memem olmuştu.
Apar topar çocuk doktoruna gitmeler, sonra en yakın üniversite hastanesine sevk edilmeyle başlayan uzun bir süreç. Altı ayda bir yediğim kortizon iğneleri iştahımı açıyor, kilo aldırıyor ama memelerimin büyümesini engellemiyordu. En yakın üniversite hastanesinde benle hiç konuşmayıp hep annemle ve babamla konuşan doktor amcayı yaklaşık üç yıl belli aralıklarla ziyaret ettik. Memelerimin büyümesini durduramadığı gibi vücudumda kıllanmalar da başlamıştı.
Bedenimde meydana gelen bütün değişikliklerden herkes haberdardı. Sanırım erken bir yaşta bu değişiklikleri yaşadığım için kamusal alanda konuşulması sorun olmuyordu. O dönemde ve sonrasında yaşıtlarım hakkında bu tarz şeylerin konuşulduğunu hatırlamıyorum ama bazı yakın kadın akrabalarımızın tişörtümün üstünden memelerime baktığını hatırlıyorum. ‘’Bayağı da büyümüş, böyle büyümeye devam mı edecek? Daha çocuk…’’ demişlerdi.
Tabii ki de memelerim olduğu için utanıyordum. Sokakta oynarken rahat değildim, özgürce koşamıyordum. Canım teyzem sutyen takmamı akıl etmişti. Ahh o ilk sutyen! O his hâlâ aklımda. Yine aşırı bir kaşıntı, ne garip!
Neyse canım teyzem olaya tekrar müdahale etti ve ‘’Bu böyle olmayacak, bir Ankara’ya gidelim.’’ dedi. İç Anadolu’da çoğu insanın yolu Ankara’ya hastane için düşüyor. Benim de ilk Ankara maceram memelerim sayesinde olmuştu. Bir sürü tahlil sonucu, Ankara’daki doktorları anneme kızarken gördüm. ‘’Bu çocuk bu hale gelirken nerdeydiniz? Neredeyse âdet görecekmiş!’’
Haydaaa! Memelerden sonra bir de âdet görmek çıktı başımıza. İlkokul dört ya da beşinci sınıftaydım artık. Âdet görmek ne demek bildiğimi sanıyordum. Annem ayda bir âdet görüyordu, ağrısı oluyordu, ped kullanıyordu ve bu ayıp bir şeydi. Bildiklerim bu kadardı. Doktorların verdikleri tepkilerden sonra âdet olmanın kötü bir şey olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.
Sonra yine iğneler, düzenli kontrollerle geçen iki yıl. İlk muayene sonrası hep babamla gittik Ankara’ya, doktorlara. Benle iletişim kuran, iyi olduğumu bana söyleyen doktorlar oldu. Hatta bir keresinde çıplak muayene yapacakları zaman babamın odada olmasını isteyip istemediğimi sordular. O soru o zaman bana çok saçma gelmişti, babamın orada olmasını istemiştim. Ama ne kadar önemli bir soru olduğunu yine çok sonraları anladım.
Ankara’ya son gidişimizin üstünden neredeyse bir yıl geçmişti. Artık yaşım doğal ergenlik yaşına gelmişti. Bir gün okuldan sonra sokakta oyun oynayıp eve geldim. Birkaç gündür kendimi bir garip hissediyordum. Saçlarım ve vücudum aşırı yağlanmıştı. Adını koyamadığım bir his vardı. Oyundan dönüp de tuvalete gittiğimde külodumda kan gördüm, hemen anneme seslendim. Annem normalde hiç soğukkanlı olmamasına rağmen o an ‘’Hımmm âdet olmuşsun, doktorlar demişti zaten, bir yıl içinde âdet görür diye, banyo yap, ped tak.’’ dedi.
Aa ne kadar kolaymış! Niye yıllardır hastanelerde vakit harcadık o zaman?
Dediğini yaptım. Hayal meyal anneme âdet görmekle ilgili sorular sordum ama hiçbir şey demedi. Ayda bir olacaksın işte gibi bir cevapla geçiştirdi.
Anlamakta çok zorlanmıştım ama neyseki ansiklopedi vardı. İnternetin az erişillir olduğu bir dönemde ansiklopediler hayat kurtarıyordu. Annemden yanıt alamayan ben, gazete kuponlarıyla alınmış ve vitrinde sergilenen Louise (Büyük Britanya) ansiklopedilerine koştum. Âdet olmak/görmek sayfasını bulup okudum. Oradan başka maddelere de geçiş yaptım.
Louise Ansiklopedilerini annemin tüm ısrarlarına rağmen attırmıyorum. Hâlâ aynı yerdeler. Âdet görmekle ilgili ilk cildi ise Ankara’da benim kitaplığımda.
Görsel Şenlik arşivi
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansıile lisanslanmıştır.
“Bir Erginlik Hikâyesi&rdquo için 1 yorum