Kendimi bildim bileli bizim evin insanıydı Hasibe Teyze. Annemin ta çocukluktan arkadaşı. Eskilerin hükümet gibi kadın dedikleri türden bir görüntüsü vardı, uzun boylu, yapılı bir gövdenin üstünde güzel mi güzel bir yüz ve sevecenlikle parlayan bir çift göz. Yardımsever, misafirperver, fedakâr bir insandı. Kızdırmaya gelmezdi ama, önce bakışları değişir, karşıdakinin kabahatine göre “epeme” ile başlayıp sinkafla devam eden bir azar, olmadı şöyle bir silkeleme gelirdi ardından.
İlk kez birlikte yaptığımız bir otobüs yolculuğunda şahit olmuştum o haline. Nişanlıydım ve evlendikten sonra oturacağımız şehirde tuttuğumuz evi yerleştirmeye gidecektik, Hasibe Teyze de yardımcı olmak için katıldı aramıza. Bilet alma işiyle beni görevlendirdiler. Bileti aldım ama kafam nerelere gittiyse akşam sekiz yerine sabah sekize almışım. Yolculuk vakti yaklaşırken dayım annemi, beni ve Hasibe Teyze’yi arabayla alıp otobüse bineceğimiz yazıhaneye getirdi. Fakat bizim sandığımız koltuklara başkasının oturduğunu görünce yaptığım hata ortaya çıktı. Eyvahlar olsun ki, hem nasıl olsun, kurtulabilirsen kurtul Hasibe Teyze’nin dilinden. Geleneksel “epeme” ile başladı azar -epemeyi salak, beceriksiz, aptal anlamında kullanırdı- ardından ne okuduğum okul kaldı, ne yaptığım tahsil, ne yaşım, ne başım. Nişanlıma vahlandı uzun süre, benim gibi bir beceriksizle evlenme gafletine düştüğü için. Sonunda dayım devreye girip bir sonraki otobüse bilet aldı da yaylım ateşi gibi azarlar son buldu.
Epey geç vakitte bindiğimiz otobüs, varacağımız menzile doğru yol alırken yolcuların neredeyse tamamı uykuya dalmıştı ki bir bağırış çığırışla uyandık. Yandaki koltukta oturan Hasibe Teyze yerinde yoktu ama sesi gümbür gümbür geliyordu. Meğer âdetiymiş, gece yolculuklarında asla uyumaz, şoförü kontrol altında tutarmış. O zamanlar şimdiki gibi çifte şoför ne arasın, kimbilir kaç saattir yolda olan adamcağız uykusuzluğa dayanamayıp sızmış. Tetikte bekleyen Hasibe Teyze anında bu durumu farkedip şimşek gibi fırlamış yerinden ve adamı omuzlarından sarsarak uyandırdığı gibi ağzına geleni de saymaya başlamış. İşin aslı otobüs dolusu insanın hayatını kurtarmıştı ama bu maceralı yolculuk uzun yıllar aramızda eğlence konusu oldu.
Babamla çok iyi anlaşırlardı, neredeyse yaşıt oldukları halde hem sevgisinden hem saygısından hem de şaka yollu “Amca” diye hitap ederdi babama, “Öldüğümde cenazemi amcam kaldıracak.” derdi, gerçekten de babam kaldırdı cenazesini, mezarını da babam yaptırdı.
İri yarı, cerbezeli, dediğim dedik Hasibe Teyze’nin kendisinin aksine sakin mi sakin, ufak tefek bir kocası vardı: Aslan Amca. Adının ihtişamıyla hiç alakası olmayan karakteri, yumuşak bakışlı gözleri, sessiz halleriyle birbirine zıt bu iki insan nasıl bir araya gelmişler babam pek merak ederdi. Sora sora aldı ağzından Hasibe Teyze’nin.
Meğer Aslan Amca, o sakin, sessiz adam Hasibe Teyze’yi kaçırmış, hem de 15 yaşında. Tabii yaşı küçük olunca mahkemelik olmuşlar. Hasibe Teyze ifade verecek ama çok heyecanlı, çok korkuyor, zaten neredeyse çocuk yaşta. Aslan Amca buna iyice öğretmiş, hâkim sorunca “Benim gönlüm vardı, kendim kaçtım.” diyeceksin diye. Hasibe Teyze’nin de gönlü varmış zaten ama yaş tutmuyor. Neyse bunlar mahkemeye çıkmış, sıra Hasibe Teyze’ye gelmiş, hâkim sormuş:
-Kızım anlat bakalım, nasıl oldu, nasıl kaçırdı seni bu adam, gönlün var mıydı, zorla mı kaçırdı?
Hasibe Teyze’de tık yok.
Hâkim tekrar sormuş, yine ses yok. Hâkim bir daha sormuş, Hasibe Teyze Aslan Amca’ya dönüp şöyle demiş:
-Aslaaan, ne diyecektim ben be? Unuttum…
Görsel Harald Oskar Solberg
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Hasibe Teyze&rdquo için 1 yorum