1980'ler

Ömür Abi

Ömür Abi’nin adını ilk defa, Almanya’dan getirdiği, bizim evdeki gri, hem kasetçalar hem radyoyla anılırken duymuştum. Babam mark verip sipariş etmiş, o da yaz tatili için gelirken getirmiş. Benim şarkı söylerken ses kaydım yapılmış o kasetçalarla. Babaannemim babası Kocabubam’ın sesi geliyor benim söylediğim şarkının ardından, memleketinden bir şeyler anlatıyor ağır ağır. Bir kasette toplanmış dört kuşağın sesi: Kocabubamın hikâyesi, hikâyenin ardında duyulan babaannemin sesi “Anlat buba, anlat be canım!”, kız kardeşlerinin gülüşmeleri, babamın beni şarkı söylemeye ikna ederken söyledikleri ve benim söylediğim şarkı:

Mavi, mavi masmavi gözleri boncuk mavi… 

Ömür Abi yıllar sonra bizim mahalledeki evine temelli dönüş yapıp gelmişti. İkinci evliliğini de bitirmiş, çocuklarını Almanya’da bırakmıştı. Babaannemin küçük kız kardeşinin eviyle yan yanaydı evi, enişteyle uzaktan akrabaydılar. İki katlı, kocaman bahçesi olan bir evdi bu. Giriş katta kalıyordu, balkonu bahçeye açılıyordu. Yalnız yaşıyordu kocaman evde ama yalnız olmayı da sevdiği söylenemezdi. Çok değişik kekler, kurabiyeler yapardı; Almanya’da öğrenmiş, tarif defterini de yanında getirmiş. Ömür Abi sık sık çaya çağırırdı babaannem ve kız kardeşlerini. Kekler, kurabiyeler, börekler ikram ederdi.

Ömür Abi’nin evi, bizimkilere göre çok farklı geliyordu o zamanlar bana. Bizimkiler tek tipti; komünist rejimden kaynaklı hep aynı büfe, aynı yatak, aynı dolap, aynı tencere… Belki renkleri farklı oluyordu. Yabancı biri gelse evleri birbirinden ayıramazdı. Bir de işin içinde üç kız kardeşin komşuluğu ve yoldaşlığı, komün hareket etmeye meyilleri olunca tabii. Bu kız kardeş komşuluğunun arasına sızmıştı Ömür Abi.

Tanıdığım hiçbir adama benzemiyordu, hep yalnızlığına yoruyordum bu hâlini. Oysa öyle değilmiş, karakteri böyleymiş onun. Boşanma sebebi iki evliliğinde de aynıymış; eşlerinin yaptıklarını beğenmemesi. O yemeğe bu koyulmaz, o eteğin üstüne bu kazak olmaz.

Bizimkilerin ev gezmesi, çay, ikramla başlayan dostlukları beş şişle örülen çetiklere, rengârenk hırkaların örneklerine, yakalarına, kol oyuntularına doğru ilerliyordu. Salonda saten, çiçekli, köşesi ahşap sehpa olan L koltuk takımına sıralanıp otururlardı. O sehpada çini desenli, büyük, yayvan bir kâse vardı. Kâsenin içine çok severek yapıp beğendiği kurabiye ve bisküvileri değişik bir yöntemle kurutup süs niyetine dizerdi.

Bir fotoğraf karesi gibi kalmış aklımda, koltuğa sıralanmış basma şalvarlı, dokuma keten gömlekli, şişe dibi kalın cam gözlüklü üç yaşlı kadın ve onlardan daha genç bir adam; Ömür Abi. O da onlar kadar renkliydi aslında. Çiçekli, büyük yakalı mintanlar giyerdi, bizimkilerin giydiği düz renk ya da kareli mintanlara hiç benzemiyordu. Belki mintanlarını da kendi dikiyordu, o kadarını hatırlayamıyorum. Örgüyü öğrendikten sonra renkli gömleklerin üstüne giyeceği selanik örgüsü cepli yelekler, süveterler, fermuarlı hırkalar örecekti. Her yönüyle farklılığını devam ettirecekti.

Ondan iki yıl sonra mahalleye taşınan, 1989 göçüyle gelen dedemin erkek kardeşi ve eşi, Bulgaristan’da pastacıymış. Bunu öğrenen Ömür Abi, onları da dostlarının arasına katmıştı. Bize verilmeyen tarifler onunla paylaşılıyor, evinde hep bir şeyler deniyorlar ve öğretiyorlardı. Tadına, şekline bayıldığım bir kurabiyeyi yapmayı da öğrenmişti Ömür Abi. Ceviz şeklinde, içine pastacı kremasıyla dolgu yapılan ve ceviz kırıntıları eklenen bu kurabiye ocak üstünde yapılıyordu. Ocak üstü el tost makinelerine benziyordu kurabiye makinesi. Yarım ceviz kabuğu şeklindeki oyuklara hamur dökülüyor, ocağın üstüne koyuluyor, anında eve yayılıyordu kokusu. Yarım ceviz kabuğu kurabiyeler biraz soğuduktan sonra koyu kremayla dolduruluyor, ceviz kırıntıları serpilip kapatılıyor, aynı ceviz gibi oluyordu şekli. Yemek için sabırsızlanılır, kurabiyeler soğurken çay demlenirdi.

Yeme içme faslı bitince şişler çıkar, hiç kimse birbirinin yaptığını beğenmezdi. Herkes en birinci… Üç sıra örüp beş sıra sökerlerdi, gülüşüp atışırken ya ilmek kaçar ya da yanlış örerlerdi.

Ömür Abi gün günden ilerletti işi; paspaslar, dantel havlu kenarları, bebek hırkaları…

Artık ikramlarının yanında hediyelikleri de vardı.


Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Ömür Abi&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: