1990'lar

Fincanlar

Çocukken miras konusu kafama çok takılmış. Konuşulduğundan değil ama belli ki bir filmde görmüşüm. Kafama takılmış. Anneme gidip gelip “Bana ne bırakacaksınız?” diye sorduğumu hatırlıyorum.

Bazı hatıralar o kadar ufak anlardan oluşuyor ki insan hatırladığına bile şaşırıyor ve bir an, fotoğraf karesi gibi bir an kalıyor insanın aklında.

Oturma odamızdayız. 90’lı yıllar. O zamanlar çoğu evde olan o kocaman, ahşap işlemeli, kadife koltuklardan bizde de var. Onların tepesindeyim, orası benim oyun alanım. Israrla soruyorum anneme. Zihnimdeki fotoğrafta annem ne kadar genç, hatta benim şimdiki halimden bile genç. Aklıma bu sorunun gelmesine şaşırmış, yaptığı işi bırakıyor ve gülümsüyor. Şimdiki halimle annem gözüme çocuk gibi görünüyor.

“Ne bırakalım istersin?” diyor. Aslında bu soruyu hiç ayrıntılı düşünmemişim. Oturduğumuz ev benim olsun istiyorum. Evin balkonunda uzun yaz gecelerini geçireyim, sakin ve karanlık bahçeyi seyredeyim, cırcır böceklerini dinleyeyim, ceviz ağacını izleyeyim istiyorum herhalde, öyle olmalı. İçindeki eşyaları da istiyorum.

Aradan yıllar geçiyor, o evden, o balkondan ayrılıyoruz. Eşyalardan da. Babaannemin dikiş makinesini annem birine veriyor, üzülüyorum. O koltukları da birine gönderiyorlar, yine üzülüyorum. Bana miras bırakacaklarını düşündüğüm her şeyden vazgeçiyorlar.

Çocukken anlayamadığım bir üzüntünün sebebini bu yazıyı yazarken anlıyorum. Çocukluğum dağılsın istemiyorum. Her şeyin çocukluğumdaki diğer fotoğraflar gibi değişmeden kalmasını istiyorum. Hayatımdaki insanlarla vedalaşmayı sevmediğim gibi, bağ kurduğum eşyalarla da vedalaşmak istemiyorum demek.

Eşyalar dört bir tarafa dağılıyor, yerlerinde yeller esiyor hepsinin, ama çocukluğum kalıyor zihnimde.

Bir daha miras konusunu hiç konuşmuyorum, bir daha hiç onlardan bana ne kalacağını sormuyorum ama o günlerden kalanlar annemin vitrinde özenle sakladığı fincanlar oluyor. Komşularımız geldiğinde teker teker yıkayıp kuruladığımız, Türk kahvesi ikram ettiğimiz fincanlar. Annem yine sorsa, “Ne bırakalım istersin?” dese bu sefer cevabım fincanlar olur; çünkü her şey değişti, bir tek onlar kaldı. Ben de arada vedalaşmayı öğreniyorum sanırım, kayıplar ve ayrılıklar bana öğretiyor bana bunu, ama hâlâ zor.


Görüntü: Paul Brigham

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Fincanlar&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: