1990'lar

Aşağısı Haliç

Haliç’e doğru inen yamru yumru bayırların ortasında bir evdeyiz; burası irili ufaklı bayırlardan oluşmuş, bitmek bilmeyen tek bir uzun bayırın ortası. Vakti zamanında mahalle henüz asfaltla tanışmamışken, bayırın tepelerinden aşağıdaki fabrikalara ya da aşağıdan “Yukarı”ya doğru gidenlerin açtığı patikalar, belediye katlarında da kabul görmüş olacak ki, bayıra bir ad ve asfalt, sağına soluna sanki kazara düşüvermişçesine biçimsizce yerleşmiş evlere de numaralar verilmiş. Evin önünde mahallelinin “Tepe” dediği bir düzlük var. Bayırı aşağıdan tırmananlar Tepe’de soluklanıyor, akşamüstü Yukarı’dan gelenler Tepe’de oturan kadınlarla sohbet ediyor, kına geceleri falan Tepe’de yapılıyor. Tepe’nin solu bayır, sağı düz bir mahalle.

Sokağa çıkmam yasak, üçüncü kattayız, balkon uzun, bol bol mahalleye bakıyorum ben de, ne yapayım? Bir de şunu düşünüyorum; burası bizim mahalle, aşağısı Haliç, şuradan annemlere gidiliyor, orası teyzemin eczane, e hani Dünya? Sağa dönüyorum, sola dönüyorum daha İstanbul’u yerleştiremeden bitti işte yuvarlak. Her nedense Hindistan’a takmışım, “Hindistan nereye sığıyor o zaman Dünya bu kadar küçükse?” Sonunda, bu bayırların altında başka ülkeler olduğuna karar veriyorum, kafamdaki evleri başka türlü sığdıramıyorum çünkü bu yuvarlağın içine.

Evdekiler benim sıkıntıdan balkonda dönüp durmama o kadar acıyorlar ki, el birliğiyle en küçük teyzemden sokağa çıkma iznimi koparıyorlar. Ama sadece kuzenim yanımdayken ve sadece sağ tarafta bisiklete binmek için, yarım saat. Olsun, bana yeter. Bisiklette eh işte seviyesine gelince önce sokakta kalma sürem uzatılıyor, sonra kuzenimin kömürlükte açtığı bisikletçiye inmeme izin veriliyor.

Ben sekiz isem, o on yaşında ve bisiklet boncuğu ile çim adam satmak için sabahın köründe uyanmak müthiş zevkli o yaşta. Ben boncukları renklerine göre dizmek, çim adamlara oynar göz yapıştırmak gibi işlerle uğraşıyorum, onun aklı tamiratta, ama bisiklet emanet etmek için pek de güven verecek yaşta olmadığından ilk ve zorunlu müşterisi haliyle ben oluyorum. Frenlerimi sağlamlaştırıyor o da. En azından bana öyle diyor, güveniyorum elbette.

O büyük sağlamlaştırma hamlesinin ertesinde, kuzenimi tepedeki evde oturan arkadaşından çağırmaya gidiyorum. Üç adımlık yere gideceğim ama bakınıyorum, teyzemler balkonda değil, özgürüm, üstelik kuzenime onsuz da bisiklete binebildiğimi gösterme fırsatını neden tepeyim? (Yani şimdi böyle olduğunu düşünüyorum ama o gün, sadece balkondaki insansızlığın verdiği heyecanla bisiklete doğru koşmuşumdur muhtemelen.)

Tüm kuralları aynı anda çiğnemiş olmanın verdiği cesaretle biraz da hızlanmış olabilirim ama Tepe’den bayırın başına doğru ilerlerken duramadığımı anladığımda aklımda bu yoktu, sadece uçtuğumu hatırlıyorum. Havada tıpkı mahallenin bayırları gibi yamru yumru birkaç takla atıp kapısını çalmam gereken evin hemen altındaki evin çatısına park ediyorum.

Hedefe bir yaklaşık ve birkaç kiremiti kırarak vardığımda sadece uğultular duyuyordum. Ardından çatılarındaki gürültüden ödleri koparak bahçeye fırlayan insanları fark ettim. İlerleyen günlerde hedefe çokça yaklaşmış olmam son anda sağa kırmış olmama bağlandı, “Allah’tan daha aşağılara uçmadı”mdı. Birinin bahçesinin bittiği yerde diğerinin çatısı başladığından, olay mahallinden indirilmem pek mesele olmadı.

Sonrası kesik kesik görüntüler. Uçtuğum çatıdan, kuzenimi çağıracağım evin banyosuna taşındığımı, oraya hangi ara geldiğini anlamadığım, kaşımdan akan kan gözümü kapayıp durduğundan bir görünüp bir kaybolan teyzemin azarını ve annesinin hışmına uğrayan kuzenimin “Salak! Ne biniyorsun hemen? Yapmadım ki ben frenleri!” diye bağırmasını hatırlıyorum.

Sokakta geçirmeye en çok yaklaştığım yaza, sargılı, yaralı devam ederken çatılarına uçuverdiğim aileye teşekkürden sonra değişen gündemi izliyorum bir yandan da. Kuzenimin tamirattaki başarısı, benim özgürlük uçuşum derken, birkaç kiremitini kırdığım evin kızı ile dayımın nişanına gidiyoruz bir süre sonra.


Görsel Banu Akkalkan‘ın çalışması.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Aşağısı Haliç&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: