2000+

Senin İşin de Çok Zor

Ara sokaklardan geçerek izbe bir İrlanda birahanesinin üst katındaki başka bir birahaneye çıkıyoruz. Orada buz gibi bira vermek yerine, nedense kahve falımıza bakıyor dükkânın sahibi. Güzel şeyler söylüyor. Sanırım gecenin o saatinde kimsenin kötü şeyleri kaldıramayacağını biliyor. Kahvelerle biraz açılıyoruz, “Hadi…” diyoruz, “Eve gidelim evde devam edelim, zaten günlerden salı ve güzel canlı müzik çalan bir yer bulamadık.”

Yine ara sokaklardayız, sohbet ede güle ilerliyoruz.

Kızların evleri var burada, sokak adamlarla dolu, pipilerine haydi tombala tombala yapa yapa içeri alınmayı bekliyorlar. Camlardaki kızlara iğrenç laflar atıyorlar. Gün içinde kafalarındaki pislikleri nereye sokuyorlar acaba, diye düşünürken, kızlar camdan çaaaat diye bin beterini yapıştırıyor lafların ve içeri alınma şansını da kaybediyorlar bazen. Önce saygılı olacaksın.

Adamlarla göz göze gelmemeye çalışarak, koşar adım geçmeye çalışıyoruz sokaktan. Tam o sırada camlardan birinden yarı beline kadar sarkıp “Deryaaaaa, şşt, kız Deryaaa Ablaaaa…” diye bağırıyor bir kadın. Kafamızı kaldırıp bakınca, “Açıyorum kapıyı, içeri gelin kız, gelin de sohbet edelim. Özledim çok abla, bırakmam.” diyor. Biz öteki arkadaşımla şaşkın dururken, bir bakıyoruz Derya içeri girmiş bile. Biz de biraz hızlanıp yetişiyoruz. Giriyoruz içeri.

“Bir adam var ama işi bitti, yollarız şimdi.” diyor, hakikaten iki dakika falan sonra, adamın tekini yollayıveriyorlar kapıdan. Kocaman, lacivert, metal bir kapı, bir sürü, bir sürü kilidi var. Her seferinde açıp kapatıyorlar tüm o kilitleri. Güvende hissediyorlar mı bu kadar kilitle yoksa daha da çok mu korkuyorlar her açış kapayışta, diye düşünüyorum. Bizi içeri davet eden kızın adı da Derya, “Aa ne tesadüf!” diyorum. “Derya Abla’yı çok severim, oyunculuğunu filan” diyor, o yüzden adım Derya benim.”

Derya mühim bir oyuncu, babamın arkadaşı. Bu sokakta seti olmuş, bir mucize gibi ve Derya, Derya ile tanışmış; arkadaş olmuşlar. Gerçekten büyüleniyorum, duyduğum en güzel şeylerden biri.

Bir sürü kadın var, sohbet ediyor, anlatıyor, gülüyor, şakalaşıyorlar. Pek dahil olamıyorum sohbete, genelde erkeklerden bahsediyorlar. İçecek bir şeyler geliyor, nedense bana buz gibi bir kutu bira uygun görülmüş, oysa demli sıcacık çaylar da var. Gülümseyip itiraz etmeden biramı alıyorum, gerçi çayı tercih ederdim ama misafirim sonuçta.

Hayretler içinde arkadaşımın çayı alıp içine şeker atışına bakıyorum, sonra da şıngır şıngır karıştırıyor. 34 yıllık hayatında ilk kez çay içiyor ve bunu o kadar profesyonelce yapıyor ki suratını buruşturmuyor bile oysa ağzı büzüşüyor diye içmiyor çayı, biliyorum, kimse anlamıyor. Yan yan, bana bak, bunu görmedin, birine söylersen sonuna kadar inkâr ederim bakışı atıyor bana.

Sohbete asla dahil olamıyorum. Bir kız beliriyor merdivenlerin ucunda, Beril. Aşağı geldiğinde, açıp bize memelerini gösteriyor, üçümüzün de ağzı açık kalıyor, o kadar güzeller ki! Arkadaşım ve ben, Beril ve memelerine yakın olduğumuz için “Elleyin.” diye tutturuyor, “Sadece ilaçla yaptım, ameliyat yok, kendi memelerim.” diye anlatıyor bir şeyler.

Memelerini daha fazla takdir edemeyeceğimiz noktada memeleri ellemeyi bırakıp elimizdeki içecekleri yudumluyoruz. Mutfak var girişte, sürekli yeni çay demleniyor. Çay içmeyene bira ya da gazoz filan da var. Zaten kızların bazısı çay içmiyor.

Anlatıyorlar, anlatıyorlar. Beril evlenecekmiş bu sene, sevgilisini gösteriyor, Çalışmayacakmış artık ama isterse çalışırmış, çocuk karışmıyormuş. Beril kendi hikâyesini anlatırken, arkadan bir kadının epeydir beni izlemekte olduğunu fark ediyorum. Gözlerimi ona çeviriyorum gülümseyerek, ayıp olmasın. Diğer kızlardan daha ileri yaşı ve ameliyatlar biraz yıpratmış yüzünü. Benim için hiç önemi yok ama belli ki onun için var, “Ben güzel değilim, yüzüm iyi değil belki ama…” diyiveriyor gülümser gülümsemez ben, “Seksiyim!” Hemen onay veriyorum, gözlerimi kırparak, “Evet. Güzel olmadığını nerden çıkardın, çirkin görmedin herhalde? Onların lafına ne bakıyorsun, boşversene.” diye konuyu kapatmaya çalışırken kadın aniden “Sen biseksüel misin?” demez mi? Ne alakası var şimdi? Çirkin değilsin filan dedim diye mi? Beril’in memelerini kızın zoruyla elleyip takdir ettim diye mi? Saçım kısa diye mi, sohbete dahil olamıyorum diye mi, niye?

“Hanımlar, canımlar! Rica ederim sakin olun ve kendinize gelin ve o güveninizi yere bırakın. Yetti yahu! İyi bir şey söyleyemeyecek miyim kadınlarla beraber oluyorum, diye iyi bir söz neden iyi bir söz olarak kalamıyor ben edince, arkadaş olunamıyor mu?” diye başlayan bir söylev çekmek istiyorum. Bunu zaten sıklıkla istiyorum, ama hiç yapmadım. Yine yapmıyorum, ortamı germenin alemi yok, başka zaman gererim. Bunları düşünürken, yanıt vermediğim aklıma geliyor, çaresizlik içinde karşı çıkıyorum, hiç de sevmiyorum böyle beyanlarda bulunmayı: “Hayır, lezbiyenim.” Bunu der demez kadın içtenlikle “Ahhhh” diyor, “Senin işin de çok zor be.” Kalakalıyorum.


Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Senin İşin de Çok Zor&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et