Uzun bir yoldan gelmiştim. Sevdiklerimi arkamda bırakmış sadece anıları ama en çok da kötü anıları yüklenerek yaban ellere varmıştım. Çok üzgün, çok kırgın, çok uzaktaydım. Geldiğim yer ev gibi değildi. Onlar bana boş ve boyanması gereken duvarlar olarak görünüyordu.
Bütün bunlarla baş edemezken bir de hamile kaldım. Zaten özlemden sık sık dolan gözlerim artık hiç kurumuyor, ağlamaya doyamıyordum. O kadar yalnızdım ki, bana “Bu kadar ağlamanın nedeni hormonlardır.” diyecek bir insan bile yoktu yanımda.
Bir gün banyoda ağlarken sesim duyulmasın diye muslukları açtığımda suyun bana iyi geldiğini farkettim. Ertesi gün başka bir şey daha ekledim banyodaki ağlama seansıma. Kirli çamaşırları küvete koyup üstüne biraz deterjan döktükten sonra onları ayaklarımla çiğneye çiğneye köpürtüyordum. Sular koca göbeğime kadar sıçrarken, yaşlar da gözümden akıp gidiyordu. Suyun sesi hıçkırıklarımı bastırıyor, ferahlayana kadar küvetteki çamaşırları çiğniyordum. Gözyaşlarım dinince çamaşırların durulanma zamanı gelmiş demekti. En sonunda ayağımla çiğnediğim çamaşırı yarım yamalak sıkıp yıkanması için çamaşır makinasına atıyor, yüzüme bol bol soğuk su çarptıktan sonra koca göbeğimi tuta tuta banyodan çıkıyordum.
Bana suyun dertleri götürdüğünü çok sevdiğim yaşlı bir kadın söylemişti. “Çağam çok darlanır da çare bulamazsan bir suyun başına git, en sıkkına bağır ki içinin derdini su alıp götüre.” Ama buralarda ne soğuk soğuk akan pınar vardı ne de beyaz köpüklü denizin dalga sesi duyuluyordu. Küvet vardı tek. Küveti dolduran musluk, ayağıma değen su.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Yaban eller yalnızlığıyla tanışmış biri olarak içim ezildi okurken. Geçecek, hormonlardandır diyesim, küvette çamaşırları beraber çiğneyesim geldi. O kadına sıkı sıkı sarılıyorum♥️
Kabuslarımızı, kötü rüyalarımızı suya anlattırırdı annem. Bütün kötülüğü alıp götüreceğine inanırdım da sahiden. Denizi bu kadar sevmemde etkisi var mıdır acaba 🙂
Umarım yazar feraha kavuşmuştur.