1990'lar

“Saçlarımı Keselim mi?”

Lisedeyim, belime kadar saçlarım var. Bir gün saçlarımdan içime fenalık geldiğini fark ediyorum, sanki ben değilmişim gibi hissediyorum o saçlar o şekilde kafamda dururken. Ama hiçbir kuvvet beni saçlarımı kestirmeye bir kuaföre gönderemez! Her şeyle ilgili olduğu gibi, kuaförlerle de ilgili kesin fikirlerim var, insanların kafalarındaki kılların kısaltılması ya da renginin değiştirilmesi ve diğer insanlarınkine benzetilmesi için bir yere gitmesi ve bu yetmezmiş gibi bir de üstüne para veriyor olmasını aklım almıyor ve son derece gereksiz buluyorum. O yüzden bunu nasıl yapabileceğimi düşünmeye başlıyorum. Kendi başıma işin içinden çıkamayacağıma eminim.

Ben bunları düşünürken, anneannem ve dedem bizi görmeye geliyorlar, kardeşim de, ben de çok seviniyoruz. Kardeşim doğuştan üçkâğıtçı bir insan olduğu için anneannem gelir gelmez bir kuzuya dönüşüyor. Bense hâlâ saçlarımdan kurtulmanın yollarını arıyorum.

Bir öğleden sonra annemin daha evvel bir kere gördüğümüz bir dolu akrabası geliyor. Kardeşimde, bende, aslında annem de dahil olmak üzere minik ailemizde, pek akraba mefhumu yoktur, bir tek anneannemlere gideriz, dayım zaten vatandaşlıktan çıkarılmış olduğu için ülkeye gelemiyor, bir teyzem Ankara diğeri de Wuppertal’de yaşıyor. Yani pek akrabamız olduğu da söylenemez. Annemin arkadaşlarıyla akrabayız biz, onlar da zaten bize benzeyen insanlar.

Dedemin akrabaları gelenler. Babamla boşandıklarında anneme çok yardımcı oldukları için, büyük ailede yerleri ayrı. Anneannem onlar gelmeden kekler, börekler, donatıyor masayı… Bize yabani davranmamamızı, gelip iki dakika oturup hal hatır sorup odamıza dönmemizi söylüyor anneannem. İstemeye istemeye “Peki.” diyoruz. Geldiklerinde söyleneni yapıyoruz, yapıyoruz ama benim kafamdaki kılları ne yapacağımı bir an evvel çözmem lazım. Onlarla otururken aklıma birşey geliyor. İzin isteyip içeri odaya giderken, kardeşime fısıltıyla “Banyoda, beş dakkaya.” diyorum.

Beş dakika sonra ben ve kardeşim banyoya giriyoruz.

Elimde makasla “Saçlarımı keselim mi be Cücüs, ha?” diyorum. Kardeşimin yüzü aydınlanıyor resmen. En sevdiği şey. Hem pislik yapacak, hem de iyi çocuk olacak. Makası kapıyor elimden.

“Nasıl bir model tercih edersiniz?” diyor.

“Fark etmez,” diyorum “Şunlar kısalsın da.”

Başlıyor kesmeye, “HSST HSST!” diye sesini duyuyorum saçların. Her “HSST!” sesi neşeyle dolduruyor içimi, kurtuluyorum onlardan. Gidiyorlar! Sonunda!

Fakat bir türlü iki tarafı eşitlemeyi başaramıyor, hep bir taraf daha kısa oluyor ya da uzun kalıyor. En sonunda kulağıma gelince bana veriyor makası, “Daha fazla kesemem, zaten eşit de olmuyor.” Ben de elimden geldiğince eşitliyorum. Sonra, memnuniyet içinde üstümüzü başımızı ve banyoyu temizliyoruz.

Tam odalara gidecekken, anneanneme yakalanıyoruz. Bir süre konuşamadan bakakalıyor anneannem. Biz de kalakalıyoruz. Tek umudumuz misafirler, onlar olduğu için konu uzamayacak. Kendini toplayan anneannem, sesi titreyerek “Size anneanne olacağıma dağa, taşa kurt olsaydım!” diyor.

Ah be anneanne!

İki kardeş sarılıp gülmeye başlıyoruz, yerlere yuvarlanıyoruz gülmekten. Misafirler şaşkın, bize bakıyor.


Görsel

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

“Saçlarımı Keselim mi?”&rdquo için 1 yorum

  1. 😂😂, anneanneniz , hayran olunası …

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: