2000+

Tahtakale, Marpuççular Çarşısı, Teyzem

Beş-altı yaşlarımdayım. Bahçesinde gül ağaçları, meyve ağaçları olan müstakil bir ev olarak hatırlıyorum teyzemin evini. İstanbul’da Türkistan mahallesi diye bir yerde oturuyoruz. Bizim evle teyzemin evi arasında birkaç ev var. Annem sabah işe giderken ona bırakıyor beni. Bahçeye kilim seriyor teyzem, birkaç plastik kap kacak tutuşturuyor elime, taşla kayısı çekirdeği kırıp kaplara dolduruyorum, evcilik oynuyoruz sonra, bana misafirliğe geliyor, beraber piknik yapıyoruz.

Teyzemin bahçesinde bir hamak var. Mahallenin çocukları gelip sırayla hamağa biniyorlar. Ben hep benimle arkadaş olsunlar istiyorum, onlarsa hep hamağa binip gidiyorlar. Onlar her gittiğinde ağlıyorum. Teyzem çok kızıyor sonra, “Bindirme onları, hep ağlatıyorlar seni.” diyor. O böyle dediğinde ben daha çok ağlıyorum. Ben ağlayınca hiç kıyamıyor bana. Hemen başlıyor:

-Ben seni dünyalar kadar seviyorum.
-Teyze ben de seni gezegenler kadar seviyorum.
-Ben seni okyanuslar, kâinatlar kadar seviyorum.

Böyle uzayıp gidiyor liste.

Teyzem, ilk arkadaşım. O yaşlarımda onunla oynadığımız en güzel oyun Tahtakale gezilerimiz. O zamanlar teyzem kum boncuktan hapishane işi dedikleri takılar, süsler yapıyor, onları satıyor. İstanbul’da boncuk toptancıları Tahtakale’de.

Sabah erkenden kalkıyor, minibüsle Kadıköy’e geliyoruz. Kadıköy’den sokak simidi alıyor, bir bankta kahvaltımızı ediyor, vapurla karşıya geçiyoruz. Tahtakale’nin küçük bir çocuk için nasıl büyülü bir yer olduğunu anlatabilsem keşke. Benim için bir masal diyarı: iplere dizilmiş yaldızlı, rengârenk boncuklar, yerlere saçılmış çeşit çeşit pullar, nazar boncukları, kurdeleler, tahta kaşıklar, bir plastik şişede sülükler… Toplu taşımayla uzunca bir yolculuk yapıp başka bir dünyaya gidiyoruz.

Ben okula başlarken teyzem Adana’ya taşınıyor. Ağlıyorum. Onu, kucağındaki boncuk tabağını, beraber yenen sokak simidinin keyfini, neyi özlediğimi bile tam anlamadan çok özlüyorum.

Aradan yıllar geçiyor, lisedeyken bir alışveriş için Tahtakale’ye gitmem gerekiyor. Orada dolaşırken Marpuççular Çarşısı’nı görüyorum. Kalbim hızlanıyor, az sonra geçmişe yolculuk yapacağımı biliyorum.

Marpuççular Çarşısı’ndaki dükkânların o havasız, kendine has kokusu, sıkış-tıkışlığı, artık başka çocukları heyecanlandıran rengârenk boncuklar, hepsi yerli yerinde. Sanki ben büyürken orada zaman hiç akmamış. Yeniden, elinden tutulan, simit alınan, vapura jetonsuz binebilecek kadar küçük yaştaki o kız çocuğu olmak istiyorum. İşlerimi bitiriyor, jeton alıyor, vapura biniyor ve karşıya geçiyorum.


Fotoğraf: Şenlik Arşivi, Tahtakale.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Tahtakale, Marpuççular Çarşısı, Teyzem&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: