Sıhhiye’deki Sosyal Sigortalar Kurumu’nda çalışıyordum o zamanlar. Dikimevi’nde oturuyordum; oradan Kızılay’a, Ulus’a çok otobüs vardı. Dikimevi’nden taksi dolmuşlar da kalkardı Sıhhiye’ye kadar; ama onlar hemen gelmezdi zaten. Genelde yürürdüm ben iş yerine, yakın ya, yarım saatte giderdim. Kar kış demez yürürdüm; zaten kışın daha zor olurdu otobüslerde dolmuşlarda seyahat etmek. Kurtuluş Parkı’nın içerisinden geçerdim. Park çok güzel olurdu; yazı ayrı güzel, kışı ayrı güzeldi.
Akşamları genelde mesaiye kalırdım bir iki saat. Çıktığımda karanlık olursa Kolej’in oraya çıkar, oradan otobüse biner öyle dönerdim eve. Yahut şimdi İşkur’un olduğu sokağın başında Dikimevi-Sıhhiye dolmuşu kalkardı.
Severek çalıştım ben Sigorta’da. Kadındık hep. Senede art arda beş günden fazla izin almazdım, özlerdim çünkü iş yerimi. Şefimiz Bilge iyi bir şefti, memurunu korumasını bilirdi. Birimizin annesi veya babası mı hasta, çoluğu çocuğu mu hasta, istediğin gibi salardı seni. Mesela benim babam hastalandı, üç gün işe gidemedim, imzalarımı attırmıştı hemen, hiç unutmam. Çalışanlarını takdir ederdi. Biz gelen işleri paylaşırdık, işleri bitirdikten sonra şefimiz “Haydi gezmeye gidin, sinemaya gidin, sevgililerinizle gezin…” derdi.
Çarşamba günleri sebze meyve pazarı kurulurdu Sıhhiye’de, hâlâ kuruluyor zannedersem. Kızlarla “Ne yapalım? Bugün kısır yapalım mı?” derdik. Tamam, kısır. Servisten iki kişi pazara gider, malzemeleri alır gelirdi; geri kalanımız temizliğini yapardı. Sevim kısırı hazırlardı. Bunlar tabii öğle tatilinde yapılırdı, biraz sonrasına da sarkardı, ama işimizi aksatmazdık. Yaptığımız yemekleri güzelce yerdik.
Bir gün genel müdür muavini geliyormuş. “Şardan geliyor! Şardan geliyor!” diye bağırdılar; soyadıydı galiba bu. Tencereleri tavaları langur lungur çekmecelerin içine attık. Adam gelse, çekmecelerin birini açıp baksa her yer tencere, tabak, çanak… Bir de Ramazan ayında akşam mesaiye kalırdık, iftara makarna yapardık.
Şen şakrak bir arkadaşımız vardı, Tuna Abla. İri yarı, uzun boylu bir kadındı. Sonradan tanınmış bir yazarın sekreterliğini yaptı uzun yıllar, ismi hep geçiyor kitaplarında. Kapıdan bir girişi vardı, gülerek “Çocuklaaaar!” diye. “Kim şeyim hıyar dese tuzunu alıp koşma.” lafını ondan öğrenmiştim. Evleneceğim zaman, dairede bana kına gecesi organize etmişti. Tam sıkıyönetim dönemiydi. Daire başkanımız da kına gecesi düzenlediğimizi öğrenmiş, tedirgin olmasına rağmen beni çok sevdiği için sadece “Biraz sessiz olsunlar.” diye haber göndermiş. Tuna Abla oda oda gezip herkese kına dağıtmıştı.
Çalıştığımız odadaki bilgi işlem makinalarının sabahları ve öğleden sonraları yarım saat dinlenmesi gerekirdi; o dakikalar bizim de dinlenme zamanımız olurdu. O saatler içerisinde her şeyi yapabilirdik; örgü de örebilirdik, çay da içebilirdik… Her şeyi yapmak serbest. Bir gün arkadaşla beraber ip sarıyorduk; birimiz tutuyor, birimiz sarıyordu. Mola saatini mi geçirdik ne yaptıysak… Müdür muavinimiz Nuri Bey geldi. Elimizde kolumuzda ip, kaldık öylece, afalladık. Apar topar ayaklandık, ipleri hemen çekmecenin içine yığdık. Çok güzeldi oradaki çalışma ortamımız.
Birlikte dışarıda da gezerdik. Mesela mantıcıya giderdik. Gaziosmanpaşa’da Papazın Bağı var ya, ta o zaman da vardı, 45 sene öncesinden bahsediyorum. Oraya giderdik. Bir gün de Dikmen’de bir yere gitmiştik, o gün de aramızdan Naile yarım bardak bira içip sarhoş olmuştu.
Bir keresinde sinemaya gideceğiz; Naile, Jale, Zehra, Süheyla falan… Fazla paramız yok; anca sinema parası. Jale rahatsız olduğu için taksiyle gideceğiz. O zamanlar taksilerin kilometre sayaçları yok, pazarlık usulü gidiyoruz. Pazarlık ettik, gittik. Tunalı’daki Kızılırmak Sinemasına gittik. Dönüşte de taksiciyle kıran kırana pazarlık ediyorum ben, meğer yine aynı taksiciymiş. “Kız aynı taksi.” dedi Zehra. Bir de hem kel hem fodul hesabı, para yok ama taksiyle gidip geliyorduk. Öyle işte. O şefimiz çok anlayışlı bir kadındı, İzmir’de şimdi. Buluşacağız İzmir’de.
Yaş 69,
Görüşme tarihi:Kasım 2021,
Yer: Çankaya Ankara
Görüşmeyi yapan: Biray Anıl Birer
Fotoğraf: SALT Araştırma, Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“1970’ler- Ankara’da Bir İş Yeri&rdquo için 1 yorum