Biz halamla çok gezerdik, ben küçükken o genç kızdı ve sanırım beni de yanına alarak evden çıkmak, daha kolaydı. Yine bir gün ıvır zıvır bir şeyi bahane etmiş, semtimizin en kalabalık caddesine çıkmıştık. Otobüs durakları, fırın, turşucu, tüpçü, tuhafiye… İşte her şey.
Ne alacaktık, ne arıyorduk bilmiyordum ama o kalabalık caddenin küçücük kaldırımlarında ben önde, halam arkamda sallana sallana yürüyorduk. Dedim ya cadde kalabalık, kaldırımlar dardı ve küçük çocuklara kimse saygı göstermiyordu. Büyükler etraftaki çocukları, çocuk değil de küçük insanmış gibi ittirip kaktırıyor, oysa çocuklar da hoplaya zıplaya yol almak istiyordu. Ama böyle dar kaldırımlarda bu çok zor bir işti. Üstelik halam da arkamdan söylenip duruyordu.
“Önüne bak! “
İlkin duymazdan geldim. İkincisinde, tamam sorunlar bitecekse önüme bakayım bari diyip kafam önümde yürümeye başladım. Artık kafamı eğmiş ayaklarıma baka baka yürüyordum. Ama şu büyükler yine bana çarpıp ittirip “Çocuğum önüne baksana!” diyorlardı.
Bakıyordum işte daha ne yapaydım?
Kaldırım taşlarını saydım hep.
Seksek yürümeyi bıraktım.
Kafamı hiç yerden kaldırmadım.
Daha ne yapabilirdim ki?
Kadınlar, adamlar homurdandıkça halam hem beni çekiştiriyor hem de “Önüne bak!” demeye devam ediyordu.
Vallahi bakıyordum, vallahi önümdü işte!
En son halam yanıma gelip “Kız nesini anlamıyorsun? Önüne baksana, kaldır bakayım kafanı.” dedi.
Haydaaaa şimdi de havaya mı bakacaktım?
Neyse ki halam anlamayan bakışlarımı fark etti de “Bak böyle; tam karşıya, gelenlere bakacaksın‘ diyip gösterdi.
‘Heee…‘ dedim, anlamıştım.
Bir daha da ayaklarıma bakmadım. Zaten öylesi çok zordu.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Önüne Bak&rdquo için 1 yorum