1980'ler

Bir Sabah

Bir gün, İstanbul’un bir semtinde, sabah annemin çığlığıyla uyandık hepimiz. Günlerden 12 Eylül 1980’di. Annem ağlıyor, “Mahvolduk!” diyordu. Evimiz cadde üzerindeydi. Camı açıp baktığımda şok oldum. Cadde tanklarla doluydu. Askerlerin postal sesleri, koşuşturmaları çok ürkütücüydü. Sonra kitaplar geldi aklıma. Hemen banyoya koştum. Eskiden bakır banyo kazanları vardı. O kazanda yaktım kitaplarımı. Kitaplar yanarken öylece baktım. İçim bomboştu. Onlar yandı, ben ağladım. Sonra çocukken babamın bana aldığı, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık ve Bir Şeftali Bin Şeftali kitapları geldi aklıma, onları da yaktım. Ben hikâye kitaplarının bile yasak olduğu bir ülkede yaşıyordum. Oysa Küçük Kara Balık sadece özgürlüğe ulaşmak istiyordu. İhanet gibi geliyordu bana. Evinde yasak denilen kitaplar bulunduğu için insanlar işkenceden geçti. Bir zamanlar birbirine sevgiyle bakan, ekmeğini paylaşan o komşular yoktu artık. Amcalar yeğenlerinin cenazesine “siyasi” diye korkudan gitmedi. Çok can yandı, çok canımız.

12 Eylül darbecilerinden Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın ilk mahkemesinin olduğu gün Ankara Adliyesi’nin önündeydim arkadaşlarımla. Yüreğimde acıyla karışık bir zafer hissi vardı. Yargılanacaklardı artık, bunu en çok biz istemiştik, canı yananlar. Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana ambulansla geldi. Artık mecali kalmamıştı ama o gün mikrofonu eline alıp “Benim oğlum, Cemil nerede?” demek nasip olmuştu ona. Berfo Ana evinin kapısını hep açık bırakmıştı ölene kadar, “gelirse ve evde olmazsam oğlum dışarda kalmasın” diye. Cemil Kırbayır hiç dönmedi. İşkencehanelerde kaybolan diğer arkadaşları gibi. Acıların hep taze kaldığı yaşlı gözlerle bakıyorduk birbirimize.


Görsel : Ersoy Tan. 25.06.2011, Cumartesi, Kars.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Bir Sabah&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: