1970'ler

Su Gibi

Kayadaki kınayı ezdikten sonra tükürükle karıştırıp eline yakmak, yarpuz kokuları arasında otta, bağda gezerken lastik tokyolar ayaktan çkmasın diye parmakları toplayıp büzüştürüp koşmak, kardeşine diken batınca önce kendi eteğine dolanan dikenden kurtulup sonra onu kurtarmak için yanına gitmek, ter içinde kalıp güneşin anasında aç susuz sokak sokak gezip kaybolmaktan korkmadan uzaktaki köye gitmeye kalkmak, Kaplıkaya’lardaki küçük derede beyaz uzun donuyla dolaşırken birden gözden kaybolan dedeni, suyun götürdüğünü düşünüp ağlaya ağlaya sulara girip “Dedeeeeeaaaa!” diye bağırmak ama sadece bir dakika sonra ananenin “Gelir o gelir.” sözüne ikna olup sümüklerini çeke çeke köfte ekmek yiyip erik şerbeti içmek, gece karanlığında sokak lambasının altında büzgülü basma eteği toplayıp kaldırımın kenarında oturduğun, evin sadece on metre ötesindeki o köşede, arkadaşlarınla buluşmayı özgürlük sayıp bu büyük özgürlük anı için gizlice evden çıkıp özenle yalan söylemek, geç kalınca özgürlük için azar işitip o köşeye gitme yasağı almak, sonra pencereden o on metre öteye mahzun gözlerle bakıp “Yine kaçacağım!” diye yeminler etmek ve mutlaka yeniden kaçmak, ilk sigarayı gizlice içerken dönen başa, bulanan mideye aldırmamak, “Dümdüz yatınca geçecek, yatayım şuraya.” diyip balkondaki sedire uzanmak, sabahın çok erken zamanında ananen ve dedenin bahçeyi sulayıp demledikleri çayı içerken sessiz sessiz konuşmalarına tek gözünle uyanarak “Yok bişey, her şey yolunda.” deyip huzurla tekrar yastığa başını gömmek, kahvaltı öncesi tam fırlayıp ekmek almaya gidecekken yan komşu seni yakalayıp “Gı bana da bi ekmek al.” demesin diye kapıyı sessizce çekmek ama illa yakalanıp geriye dönüp o görevi de üstlenmek, tozu dumana katarak koşup bakkala varmak, yakışıklı, yeşil gözlü bakkal Zeki Abi’nin radyosunda çalan şarkılarla neşe içinde sana takılması için terbiyeli terbiyeli parayı vermek ve tam o sırada Zeki Abi’nin aşkı Deniz Abla’nın çok kibar biri olduğunu hatırlayıp özellikle kibar davranmaya çalışmak, uzun öğle sonralarında un ve suyu birbirine katarak tutkal yaptıktan sonra eski gazetelerden kesekâğıdı yapıp aşağıdaki bakkala götürüp satmak, üstelik bakkalın da bunu severek alıp “Daha yap, alırım.” demesi, akşamüstü bakıştığın çocuğa yazdığın mektubu zarfa koymadan önce akıtan tükenmez kalemin mürekkeplerini kenar süsü gibi yapmayı deneyip daha da berbat etmek, bütün çocukluk yıllarında sadece bir sefer yaşadığın limonata ve kekle yapılan büyük doğum günü partisinde, teybe konan kasetin sarması neticesi o çocukla dans edemeyip her Bursa evinde olan dümbeleği çıkarıp çalıp oynamak ve sanki sevmek sandığın ilk bakışmanın, mutlaka acılı şarkılara eşlik edeceğini ve veremden öleceğini, yok yok en iyisi intihar edip herkese gününü göstereceğini, olmadı dilsiz kalıp felç olacağını düşünürken Zeki Abi’nin yeşil gözlerini hatırlamak…

Dünyanın en tozlu Bursa sokaklarıymış çocukluk.


Görsel Pixabay

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Su Gibi&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: