1970'ler

Çamaşır Günü

1970’li yıllarda merdaneli çamaşır makinaları yeni yeni giriyordu evlere. Çamaşır makinasının olmadığı zamanlarda pazar günleri bizim evin çamaşır günüydü. Hafta içi olamazdı, çünkü annem çalışıyordu. Çamaşır gününün hazırlığı cumartesi akşamı başlardı. Banyoda duran kocaman iki yeşil leğene nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, havlular; turuncu leğene renkli giysiler;  kırmızı leğene ise dokunulmazlığı ilan edilen ve o zamanlar her nedense yalnızca beyaz renkte üretilen iç çamaşırları “basılırdı.”

Çamaşır basmak anneme göre “itina” isterdi. Önce akan su altında tek tek sabunla yıkanan iç çamaşırları kırmızı leğene konur, üzerine annemce belirlenen miktarda çamaşır sodası dökülür, ağzına kadar ılık su ile doldurulurdu. Ardından o beyaz çamaşırlar annem tarafından hamur gibi yoğurulur, sabaha kadar leğende kalsın diye bırakılırdı, yani “basılmış” olurdu. Turuncu leğene ılık su ve deterjan; nevresimlerin olduğu leğenlere de ılık su ve çamaşır sodası konurdu. Hemen sonra annem beni ve kardeşimi göreve çağırırdı. Sabunla ayaklarımızı dizlerimize kadar yıkar, o yeşil leğenlere girer, çamaşırların üzerinde tepinirdik. Bu arada tempolu şarkılar söyleyerek hızlanırdık. Üzerimizdeki giysiler sırılsıklam olurdu. Bu tam bir eğlenceydi bizim için, annem yeter dediğinde bile çıkmak istemezdik, neredeyse yalvararak çıkarırdı annem.

Pazar sabahı çok erkenden yakılan banyo sobası gün boyunca hiç sönmezdi. Önce iç çamaşırlar tek tek sıkılıp boşaltılan kırmızı leğene yeniden konur, üzerine deterjan dökülüp köpükler taşıncaya kadar kaynar su dökülür ve annem tarafından tek tek yıkanırdı. Durulandıktan sonra banyonun en uzak köşesinde duran ocaklı küçük tüpün üstüne oturtulan kaynar su doldurulmuş alüminyum kazanda saatlerce kaynamaya bırakılırdı.

Annem sıcaktan kızarmış yanaklarıyla kan ter içinde banyodan çıkar, kışsa sobanın üstünde, değilse ocakta demlenmiş çayla sigara molası verirdi. O kısacık moladan sonra yeşil leğenlerdekilere geçer, onlar bittiğinde birden kalkar, her çamaşır gününde olduğu gibi “Çamaşır yıkayanın önünden süpürge kaçarmış beni yemesin diye. Ne çok acıktım!” diyerek, hızlı hızlı bir gün önceden hazırladığı yaprak sarması ya da etli biber dolmasını ısıtmaya başlar, o sırada dünyanın en güzel kokusu yayılırdı eve. Alışkın olduğumuz o “Haydi masa hazır.” çağrısını beklerdik biz. Duyar duymaz da koşardık dumanı üzerinde dolmalara, sarmalara.


Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Çamaşır Günü&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et