Evimizdeki ilk bilgisayar sanırım 1995 senesinde Amerika’dan babam tarafından getirilen bir laptoptu. Bu süper teknolojik aleti, babam Miami’deki arkadaş ziyaretini anlatırken kurmuştu. Mouse’u ekranın yanında, yuvarlak çevirmeliydi. Babam hemen Solitaire ve Freecell iskambil oyunlarını açmıştı. Kartların arkasındaki desenleri değiştirebiliyorduk. Gördüğüm şeyden çok etkilendiysem de bu aletle tam olarak ne iş yapılacağını anlamamıştım. Neyse ki kurcalamama izin vardı. İskambil destesindeki kartların desenlerini değiştirdim durdum.
Doksanların ikinci yarısı başlayalı bir iki sene olmuştu ve ben artık üçüncü sınıfa gidiyordum. İkinci bilgisayarımız ise bir masaüstü bilgisayardı. Salonda büyük kolonlu büyük müzik setinin (kaset çalar, equalizer, plak çalar ve radyodan oluşan o siyah set) hemen yanına, bilgisayar masası olarak tasarlanmış, sürgülü klavye rafı olan bir mobilya yerleştirildi. Annem o sıralar MS Office programı kullanma kursuna gidiyordu. Ne yazık ki bu eğitimi hayatında hiç kullanacak bir alan bulamadı ya da bulmadı. (Zaten evliliği de epey sorunlu gidiyordu.)
Babam bilgisayarı akşamları yine Freecell oynamak için kullanıyordu. Bir akşamüstü içeriden bağırdı (genelde kolay sinirlenirdi), açmaya çalıştığı bilgisayar çalışmıyordu. İlk olasılık da tabii ki bilgisayarı bizim bozmuş olmamızdı. Annemle tartışmaya başladılar.
Babam “Dokunmayın o zaman… Al işte bozdunuz… Sen kursa gidiyorsun, yap o zaman bilgisayarı!” gibi şeyler söyleyerek anneme bağırıyordu. Annem de “Aman kursta bize tamir mi öğretiyorlar sanki.” diye söyleniyordu.
Ben de bana ihtiyaç olduğunu düşünerek odamdan çıkıp salona geldim. Öyle ya evin en küçüğü olsam da evde elektronik aletlerden en iyi anlayan bendim. Televizyonda kanal ayarlama ve kaydetme, VCR’yi çalıştırma gibi işler benden sorulurdu. İlkokula başlamadan önce müzik setine La Fontaine’in Masalları kasetini koyup ileri geri sarar tüm gün dinlerdim. Bu sorunu annem babam çözemezdi ama ben çözebilirdim.
Onlar aralarında tartışmaya devam ederken bilgisayara birkaç adım geriden baktım. Kasadan ses geliyordu ve ışığı da yanıyordu ama görüntü yoktu. Babam sürekli düğmesine basıp durmasa aslında çalıştığını görebilirdi. Bir de görüntüyü düzeltmek için televizyonun üstüne vurma çözümünü bilgisayar monitörü üzerinde deniyordu. Monitöre baktım benim boyumdan biraz yüksekte duruyordu. Sanki daha önce bu sorunu çözmüşcesine monitörün güç kablosunu, sıkıştığı mobilyadan kurtarıp yerine oturttum. Hâlâ düğmelere öfkeyle basan babamın elini biraz ittirip önce kasanın sonra da monitörün tuşuna bastım. Monitörün açılma sesi duyuldu. Görüntü gelmişti.
Ben yetişkinlerin bu kadar kolay bir sorunu görememelerinin hayal kırıklığıyla odama döndüm. Annem ve babam tartışmayı bırakıp o küçük halimle bilgisayarı “tamir” etmeme epey şaşırmış ve susmuşlardı.
Görüntü yazara ait.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Windows 95 Açılmıyor&rdquo için 1 yorum