1990'lar

Soyunma Odası

Ortaokuldayım, üç senedir eskrim yapıyorum. Hem havalı görünüyorum hem de okul dışında da bir hayatım var işte. “Kılıçla mı yapılıyordu o?”, “Canınız yanmıyor mu yahu?” sorularını alaycı gülümsemelerle cevaplamaktan acayip hoşnutum.

Haftada iki veya üç gün antrenman oluyor ve soyunma odalarını iki farklı kulüp kullanıyor. Bazen de misafir sporcular geliyor, on metrekarecik odada on beş kız alt alta üst üste soyunuyor o zamanlar. Çok utangacım, özellikle de odadakileri tanımıyorsam rahatça soyunmam imkânsıza yakın. Baktım iyice zorlanıyorum, duşa gidip soyunuyorum ben de.

Bir gün antrenman sonrası kan ter içinde soyunma odasına dönüyorum ve içeride daha önce hiç görmediğim yedi-sekiz kız buluyorum. Kapıyı kapatmamla birlikte ufak bir sessizlik oluyor ve bir anda herkes bana bakıyor. Fark edildim. Eşyalarımı alıp duşa gidiyorum soyunmak için, utangaçlığım başka türlüsüne el vermeyecek. Duşun dandik bir perdesi var yalnızca, açıp içeri girip elimden geldiğince sıkı sıkı kapatıyorum. Fakat keyfimce güzel güzel soyunurken perde bir anda açılıveriyor. Dehşet içinde donakalıyorum. Açanla göz göze geliyoruz. O da inanamıyor buna. İkimiz de ufak bir şoktayız. Bu dünya üzerinde birbirimizi ilk defa gördük ve ben tamamen çıplağım. Özür dilerken perdeyi kapatıyor fakat kapatmadan önceki son birkaç saniyeyi vücudumu süzmeye ayırıyor. Yüzümün utanç içinde yandığını hissediyorum, zaten henüz on beş yaşındayım ve vücudumda olan biten hiç ama hiçbir şeyden memnun değilim. “Ne düşündü acaba? Memelerimin ne kadar küçük olduğunu gördü mü? Popom kocaman, fark etti mi? Kollarım incecik, gövdem kısa…”

Hemencecik giyiniyorum. Artık bir an evvel buradan çıkmak derdindeyim fakat çantam diğer tarafta kaldı, oraya uğramam gerek öncelikle. Kızların sesi halen geliyor. Elimi duş perdesine uzatıyorum… Ama bir türlü açamıyorum, sanki dondum kaldım. “Ya beni gören kız halen oradaysa? Ya yine göz göze gelirsek? Ya gözlerinde alaycı bir bakış görürsem? Ya benden bahsediyorlarsa?”

Bana bitmez gibi gelen dakikalar, geçtikçe geçiyor ve artık kendime sorduğum sorular da değişiyor. Bu nemli pis duşta hapis kaldım adeta, zorla nefes alıyorum. “Artık çıkmam gerek. Acaba yirmi dakikadır burada olduğumu fark etmişler midir? Ama ya o kız halen oradaysa?” Ben kendimi o küçücük duşta yiyip bitirirken az evvel olan şey tekrarlanıyor. Perde bir kez daha aniden açılıyor.

İnanamıyorum! Gene o kız!

O da şaşkın, belli ki halen nasıl içeride olabildiğimi anlayamıyor. Ama bu son şansım, yoksa bu geceyi utancıma boğulmuş olarak burada geçireceğim. Bir şeyler mırıldanıp çıkıyorum duştan. İçeriden çantamı alıp kendimi dışarı atıyorum. Açık havadayım, inanılmaz bir rahatlama geliyor, soğuk havayı içime çekiyorum. Özgürlüğüme kavuştum sanki.

Yolda tanımadığım bu kızı düşünüyorum, ifadelerini, hareketlerini. İçimde ona karşı hem kızgınlık hem de minnettarlık var. Duş perdesini ilk açışı için çok kızgınım ama ikincisi için de minnettarım, beni istemeyerek de olsa o kurtardı. Gelip perdeyi açmasaydı ben nasıl cesaret edip çıkacaktım bilmiyorum. Duygularım birbirine dolanmış gibi hissediyorum, ama emin olduğum tek bir şey var: Umarım o da beni düşünmüyordur.

 


Ana görüntüdeki çizim yazara ait.

Creative Commons Lisansı

Soyunma Odası&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: