1990'lar

Simit Ayran Dayanışma – ♫

Ankara’da öğrenciyken yurtta kalıyordum. İşte sene de kaç, 1993. Arkadaşlarla yeni tanışıyoruz, henüz bir iki ay olmuş yurda yerleşeli, yani kimseyle dost değilim daha.

Bir arkadaşım borç istedi, bir hafta sonra da vereceğini söyledi. Bana da ailem para yolluyor, para sıkıntım yok ama, ben biliyorum parayı nasıl, ne yapacağımı. Paramın gelmesine de on gün var. Arkadaşım bana borcunu verdiğinde üç gün sonra da babam para yollayacak.

Bana borcunu ödeyeceğini söylediği gün geldi, ama vermedi. Ertesi gün söylemek istedim; ama söyleyemedim söz verdiği günün geldiğini. Biraz tartıyorum herhalde, kime ne kadar güvenebilirim. Kalan paralarımla idare ettim, ama görüyorum alışveriş yapıyor, kıyafet alıyor kendisine. Son paramla da ancak okula gidiş dönüş bilet alabildim. Bir baktım hiç param yok. Dönüş biletiyle yurda geldim, orayı burayı karıştırıyorum bir kuruş dahi yok.

Akşam oldu söyledim artık. Dört gün geçti üstünden, idare edemiyorum daha fazla. “Aa dedi ben o parayı verdim sanıyorum, vermedim mi?” “Hayır vermedin” dedim. “E ben alış veriş yaptım bende de yok, babam para yollayacak iki gün sonra, o zaman veririm. Yemeğe gideceğim şimdi sonra görüşürüz.” dedi gitti. Hiç sormuyor yemeğe gidelim beraber diye, paylaşalım. Ben öyle kalakaldım.

Bir milyon mu, iki milyon lira mı o zaman, şampuanları falan koyduğum kesenin içinde bozuk paralar buldum. Yüksel Caddesi’ne çıktım. Aynı Türk filmlerindeki gibi herkes yemek yiyor, ben bakıyorum. Açım, ortada dolanıyorum. Zaten son iki, üç gün çok zor idare ettim. (Ha bu arada ben de birinden borç isteyebilirim, ama  biraz gurur da yaptım. Çünkü bir alışveriş oldu aramızda. Bir yandan da değişik bir tür arkadaş ile tanışmışım. Allah Allah yemeğe gidiyorum dedi, gitti diyorum içimden ha bire).

Yüksel’de havuzun kenarına oturdum. Elimdeki paraya baktım. Bir simit alabiliyorum. Yanıma bir çocuk geldi, mendil satan çocuklardan. “Abla,” dedi “Karnım çok aç. Bana para verir misin?” Döndüm çocuğa baktım ağlamak üzereyim ama artık. Dedim ki:

-Benim de karnım çok aç. Bir tane simit alabiliyorum, ne yapalım? Bu parayı sana vereyim, sen bir simit al gel, o simidi beraber yiyelim?

“Tamam” dedi, gitti çocuk aldı bir simit. Simiti almaya giderken de birkaç kişiyle konuştuğunu gördüm. Geldi yanıma elinde simit, dedi ki,

-Abla ayran paramız da var!

Bir tane ayran aldı gidip. “İkinciyi alamadım” dedi. Elinde kuruşlar var böyle. O konuştuğu kişilerden mi almış paraları, mendil sattı belki, tam göremedim.

Açtık ayranı biz, simiti yiyoruz. Benim elimde simit bir ona veriyorum, içiyor ayrandan, ben yiyorum bana veriyor ayranı ben içiyorum. Biz orada oturuyoruz.

O gün günlerden Çarşamba hiç unutmuyorum, dedim ki çocuğa:

-Bugün günlerden Çarşamba ya, şimdi tekrar yaşayacağız, bir dahaki Çarşamba gelecek, (çocuk ilkokulda yaşlarında çünkü, yaşı yedi, sekiz gibi) bir dahaki Çarşamba gelsin biz birlikte yemek yiyelim. Bak şu karşıdaki dönercide.

Gösterdim dönerciyi. “Burada yemek yiyeceğiz, tam burada buluşacağız” dedim. “Saat beşte burada olacağım ben.”

Durdu böyle dönerciyi gösterdi “Karşıdan mı?” dedi, “Evet” dedim “Karşıdan.”

Arkadaşın para vermesini de geçtim bu arada, beklemiyorum artık. Meğer ben okuldayken dayım gelmiş yurda o gün, kapıya para bırakmış, ama kimse söylemiyor bana. Aşağıda bana bırakılmış bir para varmış, arada babam da yolladı harçlığımı. Sonraki Çarşamba buluştuk saat beşte çocukla. Gittim orada bekliyordu beni. Biz girdik döner yedik. Beş kardeşlermiş, anneleri evde, mendil satıyorlar, bunları konuştuk. O sonra yoluna gitti, ben yoluma gittim.

Anlatan: Anomim

Yaş 45
Ses Kayıt süresi: 11 dakika
Ağustos 2020, İzmir
Ana görüntünün kaynağı


Creative Commons Lisansı

Simit Ayran Dayanışma – ♫&rdquo için 1 yorum

  1. Zeynep

    Yine harika

Bir Cevap Yazın

%d