1970'ler

Emine

Fındıkzade İlkokulu 4. sınıftayım, 9-10 yaşları. Sınıfımda adı Emine olan bir kız var. Bizden iki yaş büyük. Neden öyle büyük bizden  bilmiyorum. Geç mi başlamış, ara mı vermiş? Arada bizimle de oynuyor. Heyecanlı, dışa dönük, geveze bir kız. Sürekli devamsızlık yapıyor, bazen bir hafta gelmediği oluyor okula. Ama öğretmen ona hiç kızmıyor.

Aynı sokakta oturduğumuzu öğreniyoruz sonra. Okuldan birlikte dönüyoruz evlerimize bazen. Beni evine davet ediyor bir gün. Annesi, kızkardeşi, erkek kardeşi, iki abisi, iki de yenge var küçücük bir apartman dairesinde. “Biz Arabız.” diyor, evde Arapça konuşuyorlar. Bir ara su istiyorum. Bana mutfaktan bir tas su getiriyor. “Biz böyle içiyoruz suyu daha lezzetli değil mi?“ diyor. Hayatımda ilk defa bardak dışında bir şeyle içiyorum suyu, hoşuma gidiyor.

Bir de babaanne var evde. Bize masallar anlatıyor. Nasıl efsunlu, gerçeküstü, kötücül masallar. Büyüleniyorum. Belki de Binbir Gece Masalları ile ilk defa karşılaşıyorum.

Emine “Benim babam adliyede zabıt kâtibi” diyor böbürlenerek. On parmak daktiloyu çok hızlı yazıyormuş babası. Zabıt kâtibi ne demek bilmiyorum.

Bir gün okulda teneffüste tuvalete gidiyorum. Kabinlerden birinden ağlama sesi geliyor. Sesimi çıkarmadan bekliyorum. Neden sonra sesleniyorum içeri:

-Emine sen misin?

Emine ağlayarak içeriden konuşuyor.

-Annem babam beni sevmiyor.

Donup kalıyorum. Sonra soruyor:

-Seni seviyor mu annen baban?

Tereddütsüz cevap veriyorum

-Evet seviyorlar.

Emine çıkıyor tuvaletten. Başka da bir şey söylemiyor.

Bir hafta, kafamda aynı sözler: Annem babam beni sevmiyorlar.

Çocuk aklımla inanamıyorum, bir anne baba evladını nasıl sevmez! Ama bir yandan da Emine’ye inanıyorum. Hissediyorum, hiçbir çocuk bunu gerçek olmasa birine söylemez.

5. sınıftayız. Emine yok okulda. Biz mezun oluyoruz. Emine’yi bir daha görmüyorum. Çıkıyor aklımdan.

Yıllar sonra Beyazıt Meydanı’nda çıkıyor karşıma. Artık lisedeyim, dersten çıkmışım eve dönüyorum. Emine’nin yanında iki kız çocuğu var küçücükler, bir de genç, güzel yüzlü bir adam.

Emine’yi hemen tanıyorum. Yanına gidiyorum. O da beni tanıyor, sarılıyoruz. Beni kızlarıyla ve kocasıyla tanıştırıyor. 14 yaşında evlenmiş. Okulu dışardan bitirmiş sonra. O an anlıyorum, Emine’nin okulda “beni sevmiyor annem babam”  diye ağlaması bunun için. Kızlarını öperek adlarını söylüyor bana. Bilmiyorum arada neler yaşamış Emine, evlendirildiği adam bu mu, mutlu mu? Tek bildiğim, gördüğüm karı koca ikisinin de gözleri gülüyor kızlara bakarken. Bunlar sevilen çocuklar belli, anne babaları onları seviyor.


Creative Commons Lisansı

Emine&rdquo için 3 yorum

  1. HÜLYA Aydemir

    Akıcı ve çarpıcı bir anlatım,çok begendim

  2. Gülsün Kaya

    Çok çarpıcı ve çok yalın… Anlatanın diline sağlık!…

  3. Fulya İNCİ

    Hem çarpıcı hem de sevgiyi hissettiren bir anlatım bu, çok güzel.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: