2000+

Dördüncü Ağaç – ♫

Bir yere yetişecekmişim gibi hızlı adımlarla etüt merkezinin merdivenlerinden indim. Giriş kapısına vardığım an, aniden durup cep telefonumu çantamdan çıkarttım. Telefon rehberimde kayıtlı yakınlarımı arayıp duyduklarımı anlattım, 10 TL’lik biletlerden bahsettim.

Çoğu anne gibi ben de ilk adımları, ilk kelimesi, ilk gülüşü, ilk okula gidişi, ilk gösterisi yani aklınıza gelebilecek tüm ilklerinde aşırı heyecan duyuyor, kendimden geçiyordum. O gün öğretmeni tembihlediği için oğlumun aylarca bizden gizlediği tiyatro gösterisini haber almış ve gösteri gününün yaklaştığını öğrenmiştim. Kişi başı 10 TL’lik biletlerden kaç tane istediğimi sormuşlardı. Nasıl bir heyecan duyduysam artık karşılaştığım herkese gösteriden bahsedip yakın komşularımdan akraba ve arkadaşlarıma kadar çevremden söz almış ve bir sırayı komple dolduracak kadar da bilet satmıştım.

Oğlum, canım benim, biriciğim, büyümüş de bir tiyatro gösterisinde yer alacakmış… Acayip bir gurur hissediyorum içimde.

Derken gösteri günü geldi. Karşıyaka Ziya Gökalp Kültür Merkezi’ndeki akşam için oldukça şık hazırlandım. Cemiyet sahibi gibi bilet sattığım tüm yakınlarımı karşılayıp onlara gösteri öncesi bize sunulan kanepe, kurabiye ve içeceklerden ikram ettim. Bilet alan herkes oradaydı, oldukça kalabalıktık. Bir süre sohbet ettikten sonra anons sesi duyuldu:

Gösterimiz başlamak üzeredir!

Heyecanla bir üst kata çıkıp koltuklara oturduk. Işıklar söndü, perde açıldı ve sahne aydınlatıldı.

Birinci skeç başladı. Emir’i göremiyorum. Skeç bitti. Alkışlıyoruz çocukları. Yanımda aynı gösteride yer alan Emir’in hem okuldan hem de etüt merkezinden sınıf arkadaşı Eylül’ün annesi var. Ona dönüp “İkinci skeçte çıkar belki bizimkiler, ay çok heyecanlıyım.” diyorum.

İkinci skeç. Emir yok. Yine bir alkış koparıyoruz. “Üçüncü skeçteler herhalde.” diyor, gülümsüyorum.

Üçüncü skeç. Eylül’ü izledik, oldukça başarılı. Annesi gururla alkışlıyor, ben de öyle. “Aferin hiç şaşırmadı repliklerini.” diyorum annesine. Ama Emir yine yok. Alkışlarken ay ama hadi artık dördüncü skeçte Emir de çıksın diye geçiriyorum içimden.

Dördüncü skeç, yine yok! Olsun daha altı skeç var mutlaka birinde çıkacaktır.

Beşinci skeç, yine yok.

Altıncı skeç, birazcık düşüyor moralim.

Yedinci skeç, hay allah bir şey mi oldu acaba çocuğa?

Vee sekizinci skeç! Her yer karardı, sahneye loş bir ışık verildi. Yüksek sesle yağmur ve rüzgâr efekti. Sahneye rüzgârdan etkilendiği belli olan dört tane ağaç girdi, ağır ağır sallanıyorlar, sallanıyorlar… Başlarından aşağı kahverengi bir çarşaf geçirilmiş ve gözleri görebilsin diye delik bırakılmış. Omuzlarından yukarı doğru uzayan dallarla yaklaşık bir beş dakika rüzgâr ve yağmur efekti ile sallanıp sahneyi ağır ağır terk ediyorlar….

Çok daha güçlü bir alkış kopuyor izleyicilerden. Bu defa alkışlarken yanımdakine dönüp bakıyor ama bir şey diyemiyorum, sadece tuhaf bir yüz ifadesiyle olsunlu bir bakış fırlatıyorum..

Dokuzuncu ve onuncu skeçler. Perde Kapanıyor.

Annemle kendi aramızda “Hangi ağaçtı acaba?” diye konuşup gülüyoruz. Ben “Sol arkadaki.” diyorum.

Gösteri bittikten sonra anne babalar olarak çocuklarımızı almak için kulis kapısına yığılıyoruz. Emir eşyaları elinde kulis kapısından çıkıyor. Ter içinde kalmış çocuğum. Sarılıyorum ona, tebrik ediyorum. Bir ara çaktırmadan soruyorum.

-Sen galiba o son çıkan ağaçtın di mi?

-Evet, diyor.

Yanılmadığımı anlıyorum.

-Çok iyi sallanıyordun, diyorum.


Ana görüntü kaynak

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Dördüncü Ağaç – ♫&rdquo için 3 yorum

  1. Fulya İNCİ

    Ne güzel bir annesiniz.

  2. Feride

    Dünyanın en güzel sallanan ağacının güzel annesi cansın

  3. Çok duygulandım okurken, yok olduğum halde varmış gibi yaşadım. Emiri ve annesini çok seviyoruz❤️

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: