Babam gideli iki yıl olmuş, evde herkes kendi halinde. Evimizin dört odası var. Her odanın kapısını açtığımda kitap okuyan birilerini görüyorum. En çok Kerime Nadir kitapları ve Teksas Tommiksler okunuyor. Oyuncaklarımı alıp kütüphanenin olduğu misafir odasında oynamak en büyük zevklerimden biri. Bir de kimse yokken gidip televizyonun camına dokunmak.
Bazen bebeklerden sıkılıp resimli kitaplarla oynuyorum. Sayfalardaki kadınları, çocukları yüz ifadelerine göre konuşturuyorum. Orda yazılanları gerçekten okuyor gibi yapmak hoşuma gidiyor. Ortanca ablam öğretmenliğe yeni başlamış. Benim bu hevesimi görünce ufak ufak okuma yazma öğretmeye başlıyor. Hem o öğretmenlik hevesini yaşıyor hem de ben burda ne yazıyor sorularıma doğru muhatabı bulmuş oluyorum. Ablam hiç sıkılmadan öğretiyor orda ne yazdığını. Önce harfleri öğreniyorum sonra onları birleştirmeyi. Avazım çıktığı kadar heceliyor, okuyabildiğim zaman da sevinçten odadan odaya koşuyorum.
Evdeki okuma çalışmalarından sonra en sevdiğim şey, komşumuzun kızı Özlem’le bahçede oynamak. Özlem benden bir yaş büyük olduğu için o yıl okula başlıyor. Okula başladığı gün neredeyse onun kadar heyecanlıyım. Okumaya başladığıma göre belki beni de okula gönderirler diyorum.
Her gün Özlem okuldan geldikten sonra soluğu onların bahçesinde alıyorum. O gün ne öğrendiyse anlatmasını istiyorum. Özlem okulu hiç sevmiyor, çok sıkılıyor.
İlk dönemin sonuna geliniyor artık. Belli ki okula gitmek için yaşımı doldurmamı bekliyor bizimkiler. Evde okumaya ve çizgi çizmeye devam ediyorum.
Bir gün yine oynamak için Özlemlerin bahçesine gittiğimde onu evlerinin önündeki merdivenin kenarına oturmuş Cin Ali kitabına bakarken buluyorum. Bir hevesle,
“Biliyor musun ben de okuyabiliyorum,” diyorum. “Yalancı! Sen nasıl okursun, okula gitmiyorsun ki,” diyor Özlem. “Hayır!” diyorum itiraz eder bir tonda:
-Ben de okuyorum!
Koşa koşa eve gidip kendi kitaplarımdan getiriyorum. Başka bir kitabı okuyamama riskini göze almıyorum o çıkışımdan sonra. Soluk soluğa Özlem’in yanına gelip bağıra bağıra okumaya başlıyorum.
“İyi tamam anladık, okuyorsun,” deyip umarsız bir tavırla kitabına eğiliyor Özlem. Derin bir sessizlik başlıyor kitap ben ve Özlem arasında.
“Ne yapıyorsun?” diyorum. “Kitap okuyorum, diyor. Şaşkınlıkla,
“Hayır okumuyorsun ben duymuyorum” diyorum ve o an Özlem altı yıllık ömrümde duyduğum en ilginç cümleyi söylüyor büyük bir sakinlikle:
-İçimden okuyorum!
Hiç bir anlam veremediğim bu cümleyi bir yandan anlamaya çalışırken bir yandan da sayıklar gibi sormaya devam ediyorum.
-İçimden okumak ne demek? Nasıl yapıyorsun bunu? Nasıl içinden okuyorsun? Sesin nerde?
-Gözlerimle okuyorum.
-GÖZLERİNLE Mİ?
Kitabına eğilen Özlem’in göz hizasına eğilip gözlerine bakıyorum. Özlem’in gözleri sağdan sola soldan sağa yavaş yavaş hareket ediyor! Evet Özlem gözleriyle bir şey yapıyor ve buna okumak diyor! Kitabıma eğilip aynısını yapıyorum ama mümkün değil aynı şey olmuyor, okuyamıyorum.
Benim şaşkınlığım arttıkça Özlem’in de kahkahası yükseliyor. Kahkahası bitince kitabına eğilip aynı şeyi yapmaya devam ediyor. İçinden okurken bi de gülebiliyor Özlem!
Kitabım elimde, gözlerim yaşlı mırıldanıyorum: “İçinden okuyor, gözleriyle okuyor, Özlem gözleriyle okuyor. Hem de içinden!”
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“İçinden Okumak – ♫&rdquo için 1 yorum