Yetmişli yıllar, malum Türkiye. Sokaklar, duvarlar yazılarla dolu. Bazıları bilmediğimiz kelimeler, bazıları da sadece harfler. Galiba ilkokul birinci sınıf yaz tatiliydi. Bir akşamüstü sokakta oynarken ben de bir şey yazmaya karar verdim. Daha doğrusu sanırım bir süredir düşünüyordum da o an birden hatırlayıp, eyleme geçmeye karar verdim. Ne yazacağımı biliyordum çünkü: Bağımsız Türkiye.
Bizim evde küçük bir yazı tahtası ve tebeşirler vardı, öğretmencilik oynarken ortaya çıkardığımız. O tebeşirleri toplayıp aşağı indim. Kendime güzel bir duvar aradım. Bir tırtıklı duvar vardı. İlk B’de tebeşirim kırıldı. Ona kızdım. Mermer duvara gittim, orada da hiç gözükmedi. Ben de yere yazmaya karar verdim. Sokağın başında sol kaldırımın dibinden başladım. Kocaman bir B yaptım. Sonra A, Ğ. Bağımsız gerçekten uzun bir kelimeymiş. Yolun yarısını geçmiştim ve daha Türkiye’ye başlayamamıştım bile. Türkiye gittikçe küçüldü ama sığdırdım. Ayağa kalkıp şöyle bir baktım. Güzel.
O an annemin sesini duydum balkondan, beni çağırıyordu. Eve çıktım. Merdivenin başına gelince annemin kapıda beklediğini gördüm. Çok kızmasa kapıda karşılamazdı. Ne oldu ki? İçeri girerken bir cesaret baktım yüzüne. Yok hiç kızgın da değil. “Geç içeri geç” dedi sadece. Ben de zaten balkondan eserime bakacaktım, geçtim. Balkona çıkar çıkmaz karşı terastaki Asuman Abla atıldı.
-Kız sen neler yazdın yerlere öyle?
Yan balkondan Mürüvvet Teyze ona doğru uzanıp verdi cevabı, gülüştüler. Benim “Bağımsız Türkiye” dediğimi duymadılar. İçeri girdim. Biraz sonra babam geldi. Her zamanki gibi önce mutfağa gitti. Ama sonra hemen balkona çıktı. Ben de onu takip ediyorum, görecek mi, beğenecek mi, ne diyecek diye. Bir şey demedi.
Ertesi gün sokağa çıktığımda bir baktım ki yazımdan geriye yarım yamalak bir iki harf kalmış sadece. Nasıl yani her gün yeniden mi yazmak gerekiyor bu yazıları? Herkesin yazısı sapasağlam duruyor, benimki niye silindi? Evde de başka tebeşir yok ki gidip tamamlayayım!
Bir sonraki gün kalan harfler de silindi, gitti. Çok bozuldum bu işe. Ama bu konu böyle kapanmayacaktı. Okullar açılınca sınıftan yeni tebeşirler alacaktım. Bu sefer kesinlikle bir duvar bulup kalın kalın iyice bastırarak yazacaktım. Evet belki “Bağımsız Türkiye” biraz uzundu, onu sığdıracak kadar boş duvar bulamayabilirdim.
Belki de bu sefer harflerden bir şey seçebilirdim. İGD* vardı, genellikle yukardan aşağı yazılıyordu. O güzeldi.
*Yazıda ve yazarın zihninde harflerden öteye bir anlam taşımıyor olsa da, merak eden okuyucu için: İGD.
Ana görüntü, (silik soluk olsa da) Çöpçüler Kralı filminden bir an.
1977 tarihli filmin yönetmeni Zeki Ökten.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
SENİNLE HEP GURUR DUYDUM GÜZEL KIZIM