2000+

Pencere Önü

Şehirde büyümüş apartman çocuklarının ağaçla, çiçekle, böcekle ilişkisi ne kadarsa benim çiçek sevgimin de sınırları o kadardı. Cam kenarı çiçekleri, balkon çiçekleri, vazo çiçekleri falan… Ama yine de küçüklüğümde okul dönüşü harçlığımın fazlasıyla fulyalar, leylaklar, nergisler alan bir çocuk olarak çiçekleri, renklerini, kokularını hep çok sevdim.

Sonraları evim olduğunda çiçekleri, bana hediye edenlere ya da benim onları alma sebebime göre isimlendirdim. Misal 20 yıldır yapraklarını soldurmadan yaşayan Barış Çiçeği (spatifilyum), şimdi artık hiç görüşmediğim bir arkadaşımın hediyesi. Çiçekcağız ona özel hiçbir şey yapmadığım halde yapraklarını yemyeşil tutmaktan vazgeçmedi, o ayakta kaldıkça görmediğim arkadaşımın iyi olduğuna inandım nedense.

Bir diğeri zor bir zamanı beraberce atlattığımız bir kadından hediye. O da yemyeşil ve toprağına bağlı duruyor. Minyatür ağaç kendisi, Bonsai. Arkadaşım artık çok daha iyi, o da aynı bu küçük ağaç gibi sağlam duruyor toprağında.

Komşumun hediyesi beyaz orkide var mesela, düzenli olarak çiçek açar on yıldır. Kendisi hasta olduğu için yapamadığı apartman temizliğini yıllarca onun yerine ben yaptığımdan bana böyle küçük hediyeler verirdi. O ölünce yadigâr kaldı. Ben de ona komşumun ismini verdim: İnci çiçeği.

Kısacası çiçeklerimin her birinin bir hatırası var sanırım ya da ben onların bana geliş nedenlerini çok önemsiyorum, günlerini, zamanlarını unutmuyorum hiç. Arada onlara kendi icat ettiğim mucizevi ilaçlardan veriyorum. Yemek yaparken soyduğum sebzelerin kabuklarını çöpe atmadan önce bir kaba koyuyorum, üstüne biraz su. Bir gün sonra suyu süzüp azar azar paylaştırıyorum. Vitamin kürü. Yalnız soğan pek iyi gelmedi küçük sinekler oluşturdu sakısıda.

Küçük begonyam vitamin denemesinden sonra kendini aştı, devleşti. O özel bir çiçek, hepsinin arasında en kıymetlisi ve unutulmazı. Bir haziran ayında, beni ve pek çok insanı sevindiren bir seçim başarısının çiçeği olarak, küçücük saksısıyla alıp kendime hediye etmiştim. Yaklaşık on üç santimdi boyu. O gün çok mutluyduk. Uzun zaman sonra güzel günlerin geldiğini düşünmüştük. Bir sürü kadın, koca bir sofrayı çiçeklerle, çeşit çeşit yemekle donatmış beraber yiyip içmiş sonra da gülüp eğlenip sokaklarda dans etmiştik. Aydınlık upuzun bir haziran günüydü…

Yedi sene önceki o güzel zamanların üzerinden çok şeyler geçti. Alt üst olan günler, umutlarımızı, sevinçlerimizi kararttı, o çiçeği aldığımda filizlenen ne varsa ezildi gitti sanki. Çok arkadaşım artık bir çiçeği bile göremeyecek şekilde cezaevlerine kapatıldı, büyük acılar çekildi. O günlerden kalan pembe begonyam ise her şeye inat mutfak camının önünde büyümeye, çiçeklenmeye devam ediyor, belki bunun bir anlamı vardır.


Görüntü: Şenlik arşivi

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Pencere Önü&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: