2000+

Hayat Sürprizlerle Dolu

Yakın arkadaşlar sürekli konuşur, planlar yapar ama çoğu lafta kalır ya, bizimki nasıl olduysa lafta kalmadı.

İş yerinde çoğunluğu kadınlardan oluşan kalabalık bir grubuz. Grubumuzda bulunan Belma Abla Giresunlu. Yurt dışında yaşayan kardeşinin Giresun’da deniz manzaralı evi var. Sürekli kadın kadına oraya gitme, kısa da olsa yaylalara çıkma, mini bir Karadeniz gezisi yapma planımız var. Ama ev satışa çıktı, “Satılmadan gidelim, kalalım.” diyoruz. Üç günlük resmî bir tatili gözümüze kestirip “Bu defa kesin gidiyoruz.” diyerek hemen bilet bakmaya başlıyoruz.

Altı yetişkin, bir ergen, iki çocuk toplam dokuz kişiyiz. Biletleri alma görevi bana ait. Hemen İnternet’ten otobüs bileti bakıyorum. Ama grubumuzda ki Ayşe Abla “O kadar yolu otobüsle mi gideceğiz? Uçak bileti bak.” diyor. Kendisine sürekli “burjuva” dediğim için “Abla yine yapıyorsun burjuvalığını.” diye takılıyorum. İnanılmaz bir ikna gücü var. Kendimi uçak bileti bakarken buluyorum ama yine de şart koşuyorum “En azından dönüşümüz otobüsle olacak, ona göre.”

Uçaktan inip eve geçerken Karadeniz’in temmuzda bile kapalı olan havasıyla ilgili olumsuz yorumlar yapıyoruz. Eve giriyoruz. O da ne! Yayla gibi geniş bir ev, kocaman, deniz manzaralı balkon. Hava kapalı olsun, kime ne? Manzara yeter.

Güzel bir kahvaltı yapıyoruz, gelirken evden bir şeyler yapıp getirmişiz. Gülümser çok titiz, iki buçuk yaşındaki oğlu Eren’e rafine şekerin girdiği hiçbir şey yedirmiyor. Masada bulunan keki, çikolatayı gören çocuk günlerdir yemek yememiş gibi hepsine saldırıyor. Gülümser gergin, ama bir şey yapamıyor.

Zamanımız kısıtlı, sadece Kümbet ve Kulakkaya yaylaları için plan yapıp minibüs kiralıyoruz. Dönüşte Belma Abla’nın köyüne de uğrayacağız. Sabah erken kalkmak için yatmaya hazırlanıyoruz. Herkes çocuklu. İnci ve ben “Bize dokunmayın rahat rahat uyuyalım.” diyerek bir odayı alıyoruz, birlikte uyuyacağız. Ayşe Abla “Sabah kahvaltıyı ben hazırlarım, kimse uyanmasın ben kahvaltı hazır olunca hepinizi kaldırırım.” diyor. Bu durum tabii ki işimize geliyor ama nereden bileceğiz altında başka bir şey olduğunu!

Sabah 07:00, evin içinde bangır bangır son ses müzik çalıyor. İnci ve ben gözümüzü açıyoruz, ne olduğunu anlamıyoruz. Sesin geldiği yere, mutfağa gidiyoruz. Ayşe Abla yeni uyanmış, açmış radyoyu son ses kahvaltı hazırlayacak. Herkes uykulu gözlerle mutfağa geliyor. “Eeee erkenden niye uyandık biz? Hani kahvaltı hazır olunca sen bizi kaldıracaktın?” diyoruz. Ayşe Abla “Ben size uyanın demedim ki kendiniz kalkmışsınız, madem öyle hadi hep beraber hazırlıyoruz.” diyor. Güle oynaya kahvaltıyı hazırlayıp yiyoruz ve hemen ardından yola çıkıyoruz.

Aman allahım o nasıl bir doğa! Büyükşehrin hengâmesinden sonra oralar bize cennet gibi geliyor, çocuklar gibi şeniz. İki buçuk yaşındaki Eren bile kucaktan kucağa gezerek bize uyum sağlıyor, hiç zorluk çıkarmıyor. Bol yürüyüş, engebeli yollar, temiz hava hepsi birleşince yorulduğumuzu hissediyoruz.

Belma Abla’nın köyüne doğru yol alıyoruz. Köy girişinde anne ve babasının mezarını ziyaret için duruyoruz. Belma Abla iniyor ama Ayşe Abla ondan daha hızlı inip adeta koşuyor, şaşırıyoruz. İçimden “Dua etmeye gidiyor herhalde ama Belma Abla’dan önce koşması garip değil mi?” diye geçiriyorum. Hayır, mezarlıkta ağaç dibine koşuyor meğer midesi bulanmış ve kusmaya gitmiş. Gülümser, sen de mi? O da bir hışımla Ayşe Abla’nın yanına koşup kusmaya başlıyor. Önce telaşlanıyoruz ama ciddiyetimiz çok sürmüyor. “Ayşe Abla sen burjuva olduğun için alışkın değilsin köy hayatına, buralar seni çarptı.” diyorum. “Eeee Gülümser sana ne oldu? Ayşe Abla’ya mı özendin?”

Ankara’ya dönüş vakti geliyor. Üç gün kaldığımız evi temizlemeden çıkmıyoruz. Her birimiz dört bir koldan temizliğe girişiyoruz. Ayşe Abla “Çok iyi mutfak temizlerim, mutfak bende.” diyor. Belma Abla’nın ufak tefek alacakları var dışarıya çıkıyor. Gülümser’e “Senin çocuğun var, biz yaparız.” diyoruz. İnci evi süpürecek, Neslihan Abla da yerleri viledayla silecek. Bana tuvalet ve banyo temizliği düşüyor. Ben öyle bir girişiyorum ki tuvalet ve banyo temizliğine, Friends Dizisi’nde ki Monica da kimmiş? Gelsin de temizlik görsün! Ayşe Abla ve İnci çok şaşırıyor, sanırım benden bu kadarını beklemiyorlar. Belma Abla alışveriş yapıp eve geldiğinde ona “Senin tuvalet ve banyo ömründe böyle temizlik görmemiştir.” diyorlar.

Kapı çalıyor, gelen emlakçı. Satışta olan eve müşteri getirmiş. Kapıyı bizden İnci açıyor. Emlakçı “Merhaba, Ertan Bey’in evi değil mi? Eve bakmaya geldik.” diyor. İnci kendinden emin “Hayır yanlış gelmişsiniz, Ertan Bey’i tanımıyoruz.” diyor ve kapıyı kapatmaya yeltenirken Belma Abla’nın kızı Sude koşarak “Hayır, doğru geldi, Ertan benim dayım, burası da onun evi.” diyor. Üç günde kendimizi evin sahibi yaptık, diyerek gülüşüyoruz.

Belma Abla’ya evin çok güzel olduğunu, satılmasını istemediğimizi söylüyoruz. “Lütfen kardeşinden sen satın al, yabancıya gitmesin.” diyoruz. Belma Abla nakit sıkıntısı olduğunu söyleyince hemen çözüm yolu buluyoruz. “Senin emekliliğin geldi, neden emekli olmuyorsun ki?” Öyle bir konuşma yapıyoruz ki, Ankara’ya döndüğümüzde emeklilik düşünmeyen ve bambaşka planları olan Belma Abla emekli olup evi kardeşinden satın almaya karar veriyor. Emeklilik dilekçesini veren Belma Abla, evin ödemesinin bir kısmını emekli ikramiyesiyle yapıyor.

Mezarlıkta midesi bulanan Gülümser’e ne mi olmuş? Hamileymiş! Ankara’ya döndüğümüzde alıyoruz haberi, meğer geziyi on kişi yapmışız.


Görsel: Banu Akkalkan

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansıile lisanslanmıştır.

Hayat Sürprizlerle Dolu&rdquo için 1 yorum

  1. Beyhan ÇATLI

    Eline emeğine sağlık.Çok uzaklarda ki anılarımı çağırdın.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: