Yaklaşık sekiz yaşındayım. Bir gün halamın ailesi ve biz, eniştemin ablasının evine gidiyoruz. Kuzenimle ben mutfağa geçiyoruz. Mutfakta küçük bir pota var, bir de küçük plastik basketbol topu. Emre Abi’nin potası bu. Kuzenimle başlıyoruz oynamaya. Sonra benim bir atışımın ardından pota aşağıya doğru kayıyor ve yamuk durmaya başlıyor. Kuzenim bana dönüp “Ne yaptın şimdi? Potayı bozdun. Geri de tamir ettirilemez.” diyor. Öyle korkuyorum ki ona bir yanıt dahi veremiyorum, gözlerimi potadan ayıramıyorum. Kuzenim bir yandan da gülüyor mu anlamıyorum ama sonra bana bir kez daha dönüp “Ferit Enişte itfaiyeci. Bunu fark ederler, sonra da itfaiyeciler seni gelip alır.” diyor. Deminki korkum bu cümlenin ardından gelen korkunun yanında hiçbir şey. Ona “Bile isteye yapmadım, bu bir hataydı.” demek istiyorum, diyemiyorum. O zamanki aklımla bir şeyle suçlandığımda beni ancak bir başkası aklayabilir gibi geliyor bana. Ne dersem diyeyim, sesim o seslerin arasında kısık kalacakmış gibi. Susuyorum.
Mutfağın ışığını kapatıyoruz, oturma odasına geçiyoruz. Orada biraz daha oturuyoruz. Ben hiçbir şeyi çaktırmamaya çalışıyorum. Başarıyorum da. Kimse gümbür gümbür atan kalbimin sesini işitmiyor. Sonra kalkıyoruz, eve geliyoruz ve ben o günün geri kalanı boyunca itfaiye arabasının siren sesini bekliyorum.
Artık dayanamıyorum, ertesi gün kalkar kalkmaz anneme anlatıyorum. Kuzenimin beni bir güzel kandırdığını ve potayı bozmadığımı, aslında potanın monte edildiği yerden kaydığını öğreniyorum. Öyle rahatlıyorum ki! Sanki bir gün boyunca üzerimde kocaman bir fil yatıyordu da ben onun ağırlığının altında güçlükle nefes almaya çalışıyordum. Gerçeği öğrenmemle o kocaman fil üzerimden kalkıyor. Kuzenime kızmaya başlıyorum ama rahatlama hissi kızgınlığımı bastırıyor.
Peki beni bu denli korkutan şey neydi ki?
Bir başkasının evinde hata yapmış olmak, üstelik de bir itfaiyecinin evinde!!! Sanki hata yapmanın belirli bir uzamı varmış gibi, bu da üstüne eklenince iyice korkmuştum. Çünkü kuzenimin dediğine göre, itfaiye arabasının birilerini yangından kurtarmak için çalan siren sesi, bu kez Emre’nin basketbol potasını kıran benim için çalacaktı…
Ne zaman bir basketbol potası görsem o günü hatırlarım. Ancak bu kez, bana bunu hatırlatan şey farklı. Geçtiğimiz günlerde Ferit Enişte’yi kaybettik. Onu düşünürken aklıma gelenlerle fark ettim ki hakikati kolayca bir kenara bırakıp kendimi parçalamam artık yolun gerisinde kalmış. Şimdi genç bir kadın olarak duyduğum en güçlü ve yoğun ses, ne ailemin, ne akranlarımın, ne de arkadaşlarımın. Yalnızca benim!
Görsel Gizem Atan‘ın çalışmasıdır.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansıile lisanslanmıştır.
“Basketbol Potası&rdquo için 1 yorum