Altı, yedi yaşlarındayım ve çok aşığım Şenol’a. Dayımların arkadaşı, minibüsçü Şenol. “Bizim Şenol.” “Piç Şenol.” Daha önce hiç böyle bir isim duymamışım. Mahalle akraba dolu, hepsinin ismi birbirinin aynı, Şenol yok içlerinde. Bizimkiler kara kaşlı kara gözlü hep. Şenol sarışın, yeşil gözlü. Hiç benzemiyor bize ama seviyor bizi. Bizimkiler yabancıların yanında Kürtçe konuşmaz mesela ama Şenollar hep Türkçe konuşur, bu belli. Çünkü Şenollar göçmen. Göçmen ne demek bilmiyorum ama çok havalı geliyor bu kelime bana. Şenol’un gözleri yeşil, teni beyaz, şivesinde tatlı bir telaş, isminde kuş cıvıltıları. Aşığım. Şenol tanıdığım kimseye benzemiyor, bahçedeki tuğlaların ardı Şenol. Şenol’la evleneceğimi söylemişim evdekilere, “Ben de sarışınım, benim tenim de bembeyaz” demişim, “Bizim,” demişim, “Çocuklarımız sarışın olur.” Bunu nereden duyduğuma şaşarak gülüyorlar.
Kalın, altın bir künyesi var, bileğinin üzerinden eline doğru düşüyor mükemmel bir eğimle. Eliyle koluyla anlatıyor her şeyi, ellerini salladıkça künyesi oynuyor. Şenol’un sesi gür, sesi şen şakrak, sesinde sanki dayımın dinlediği yabancı şarkılar var. Gözlerini büyüte büyüte, öyle uzunca anlatıyor ki en sıradan şeyleri bile, kimse ayıramıyor gözlerini ondan. “Bozuğum yok.” demiş müşterisi sabah. Hepi topu bu sanırsınız ama değildir işte. Bu hikâyelerden birinin ortasında “Sus!” diye bağırıyorum ben Şenol’a. Utancım aşkıma galip geliyor belki. O an gülünür olmaktan çıkıyor aşkım, Şenol büyüğüm oluyor, ben “Terbiyesiz.” Sonra sonra gelmez oluyor bize, unutuyorum da galiba.
Aylar sonra, ev halkı bu kez Tarkan’a duyduğum aşka gülerken, davetiyesi geliyor Şenol’un. Zorla götürüyorlar beni düğününe, her bunaldığımda yaptığımı yapıp sağa sola kusuyorum. Şenol’un karısını övüyorlar yanımda; gelin sarışın, gelinin bembeyaz teni. Şenol’un belindeki saten kuşağı, gelinin başındaki tülden fışkıran çiçekleri ağlaya ağlaya izliyorum. Asla eksilmiyorlar hafızamdan. Zaman geçiyor, oğlu oluyor, evliliği çalkalanıyor bir ara, adının geçtiği her habere kulak kabartmaktan vazgeçmiyorum. Yeşil gözlerden söz eden şarkılarda içleniyorum hep, onunla da dalga geçiyorlar.
Lisede bir çocuk çıkıyor seneler sonra karşıma. Göçmen olduklarından bahsettikleri bir anda devrimcilerin kendilerini kökenleriyle tanımlamaması gerektiğine dair bir nutuk atıyorum. Birkaç hafta sonra aşka dair bir şeyler fısıldıyor. “Ben yeşil gözlü erkeklerden tiksinirim.” diyorum. Sonra aramızdaki en kara, en militan, en kırık Türkçeli çocuğun adını söylüyorum “Ben ona aşığım.” diye.
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Aşığım Şenol’a&rdquo için 1 yorum