1980'ler

Kavaklar’a Yolculuk

Yıl 1981-82 olmalı. Şehir hatları vapurları hafta sonları Anadolu Kavağı’na, Rumeli Kavağı’na vapur gezisi düzenliyor. Hafta içi çalışanlar, hafta sonları ailelerini alıp hep beraber bu vapurlar ile geziye gidiyorlar. Hem deniz havası almış oluyor herkes hem de vapurun dönüş saati gelene kadar orada ailece piknik yapmış oluyorlardı. Bir hafta sonu biz de annemin büyük teyzesi, teyzem, eniştem, babam, kuzenlerim hep beraber Anadolu Kavağı’na pikniğe gittik.

O gün hava, deniz çok güzeldi. Kavak’a geldik, vapurdan indik. Önce çevreyi gezdik, kendimize iyi bir yer bulduk ve piknik örtülerimizi serdik. Bir gün önceden herkesin yemek için hazırladığı nevaleler ortaya çıkarıldı, piknik tüpleri, çaydanlıklar hazırlandı, çaylar demlendi. Yemekler yenildi, içildi, oynandı ve dönüş saati geldi. Tekrar vapura geri döndük. Geri dönüş yolculuğu başladı. Deniz giderkenki kadar ilgimizi çekmiyordu galiba, hem de yorulmuştuk. Vapurda içeride oturduk. Vapurun en arka tarafında boydan boya oturma yerleri vardı, önlerinde aralıklı yerleştirilmiş masaları bulunurdu. En köşeye yerleştik. Eşyaları olabildiğince koltukların, masanın altına yerleştirdik.

Yola çıktıktan 15-20 dakika sonra vapur yavaş yavaş sağa sola yatmaya başladı. Olabilirdi, denizdeydik sonuçta. Bir süre sonra vapurun yattığı tarafta camdan sadece su görünüyordu, sonra sadece gökyüzü, su-gökyüzü, su-gökyüzü… O kadar şiddetle sallanıyordu ki vapur! Annemler bizi yatıştırmaya çalışıyorlardı ama bir süre sonra masanın altında duran tüpleri vapurun diğer tarafından toplamaya çalışır hale geldik. Bizim tüpler diğer tarafa, diğer tarafın tüpleri bizim tarafa yuvarlanıp duruyordu. Vapurda bağırışlar da vardı. Kusan çocuklarına torba yetiştirmeye çalışan ve kusanlardan eşyaları kurtarmaya çalışan müthiş atik kadınlar her yerdeydiler.

Kadınların bu tür durumlar karşısında ne acayip refleksleri olabiliyor. Günlerce antrenman yapmış gibi hem fiziksel hem zihinsel refleksleri var. İçeriden gelen bir refleks bu. Erkekler ise o sırada zaten zemine sabitlenmiş masaları tutmaya çalışıyorlardı, başka da bir şey yapamadılar!

Deniz kabarmış, Boğaz’da o güne kadar görmediğim şekilde vapuru sağa sola yatırıp durmaya devam ediyordu. Denizle aram zaten pek iyi değildi, ailece eğleneceğimiz bir gün için çıkmıştık. Bu da neyin nesiydi? Ama durmuyor ve kurtulamıyorduk.

Sanırım yaşadığım bu deneyim, kurtulmak isteyip kurtulamamanın, çaresiz kalmanın ne demek olduğunu fazlasıyla anlatmış bana. Orada sadece vapurdan inmek, karaya basmak istiyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Uzunca süre bu şekilde devam eden yolculukta, bana göre mucize yaratan kaptan bizi kıyıya getirmeyi başardı ve indik sonunda. İskelede, o an söz verdim kendime “Bir daha asla vapura binmeyeceğim.” diye. İstanbul’daki gibi, deniz ulaşımının önemli olduğu bir şehirde böyle bir söz, ancak bir hafta tutulabiliyor.


Görüntü: Pixabay

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Kavaklar’a Yolculuk&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: