2000+

Küçük Bir Adada

Kaş’ın karşısında avuç içi kadar bir Yunan adası olan Meis’e tatile gidiyoruz. Bonbon şekerlemeler misali rengârenk evleriyle tatlı mı tatlı olan bu ada, dakikasında büyülüyor bizi. Akşam etrafı kolaçan etmek üzere yürüyüşe çıktığımızda, tepesine asma yapraklarının taç yaptığı bir kafe dikkatimizi çekiyor. Renkli tahta masaları ve sandalyeleri, üzerinde yayılmaya elverişli sedirleriyle rahat ve sıcak bir ortamı var buranın. Arkaya doğru tam ortaya konmuş gök mavisi tel dolap ise bütün objelerden rol çalıyor. Hemen bir masaya kuruluyoruz. Etine dolgun, güleç bir kadın siparişlerimizi almaya geliyor. İşte böyle tanışıyoruz Monika’yla.

Monika, yıllar önce bir arkadaşıyla beraber tatile geldiği adada birine âşık olunca, hayatının akışını değiştirecek kararı vermiş ve Almanya’dan buraya taşınmış. Kocasıyla beraber işlettiği kafenin parlayan güneşi adeta. Dolabı Alman pastaları ve spesiyali olan pavlova tatlısıyla dolduruyor; gelen herkesle hoşbeş ediyor. Bu kıpır kıpır, anaç kadında tam bir Akdenizli ruhu var. Onu tanıdıkça, bunun adada yaşamasıyla ilgili olmadığı, Monika’nın mayasından kaynaklandığı anlaşılıyor.  

Can arkadaşım Betül’le beraber Monika’ya o kadar kanımız kaynıyor ki, her gün deniz faslının ardından onunla buluşacağımız saati iple çeker oluyoruz. O da kafede servis vakti biter bitmez soluğu bizim yanımızda alıyor. Geceleri sabahlara kadar konuşuyoruz; konuştukça derinleşiyoruz. Ailelerimizi, kararlarımızı, seçimlerimizi, hayatlarımızı açıyoruz birbirimize cömertçe. Ne onun kocası, ne benim kocam, ne de Betül’ün erkek arkadaşı, aramızda kurulan güçlü bağın yanına yanaşabiliyor. 

Bir gece laf lafı açıyor ve Monika açık yüreklilikle İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilere yardakçılık eden dedesinden söz etmeye başlıyor. Işıl ışıl mavi gözleri bulutlanıyor. Belli ki bunun derdi ve utancı içinde yer etmiş. Onun bu ağır yükle baş edebilmesini sağlayan, Yahudilere yardım eden büyükannesi olmuş. Büyükannesinin, Yahudiler için pişirdiği yemeklerden tut da tedarik ettiği kıyafetlere ve onların saklanması adına yaptıklarına kadar her şeyi anlatıyor. Bir yıl sonra bambaşka bir sebeple buna benzer bir role kendisinin bürüneceğinden bihaber.

Ayrılık günü gelip çattığında, gözlerimiz dolu dolu kucaklaşıyoruz. Yine görüşeceğimize dair sözler veriliyor. Bir yaz aşkının sızısını taşırmışçasına ve gönülsüzce bizi Kaş’a taşıyan gemiye biniyoruz.  

Bir yıl sonra, bu defa kocamla beraber gidiyoruz adaya. Betül’ün yokluğu kendini hissettiriyor. Öte yandan, Monika’yla kavuşmak ve hasret gidermek bana çok iyi geliyor. Ancak hem ada hem de Monika bıraktığım gibi değil. Suriye’deki savaştan ötürü yerinden yurdundan edilen insanların, derme çatma botlarla canhıraş bir şekilde Yunan adalarına sığındıkları yaz bu. Her gün yüzlerce mülteci geliyor buraya. Ada halkı rahatsız. Suriyelilerin, adanın imajına gölge düşürdüğünü düşünüyorlar. “Yabancı” gördükleri Monika’nın arkasından konuşanlardan başka ne beklenir ki? Monika ise gelenlere kucak açıyor. Bir yaz önce sabahlara kadar sohbet ettiğimiz sedirler, artık geceleri mültecilere yatak oluyor. Her akşam başka bir grup mülteciyle konuşuyoruz. Elimizden geldiğince yardım etmeye, dertlerine ortak olmaya çalışıyoruz. Kimileriyle daha yakınlaşıyoruz. Koca koca feribotlar kıyıya yanaşıp da Atina’ya doğru yola koyulduklarında gözyaşları içinde ayrılıyoruz. Ayrılmadan önce hatıra fotoğrafları çektirmelerle, irtibatı koparmamak için Facebook’tan arkadaş olmalarla durumun vahametini hafifletiyoruz kendimizce. Kısacık tanışıklıklar da olsa birilerini bilinmezliğe doğru uğurlamak içimize dokunuyor.

O yaz ve devamında yaşananlar, Monika’nın ruhunda onulmaz bir yara açıyor. Onun mültecilerle kurduğu dayanışma, adalıları o denli rahatsız ediyor ki, onlar için topladığı giysilerle dolu olan depoda bir gece yangın çıkıveriyor. Monika yangını kimin çıkardığından neredeyse emin. Fakat polis, suçluyu bulamıyor. Daha doğrusu, bulmaya yanaşmıyor. Bu olay, bardağı taşıran son damla oluyor sanırım. Monika kısa süre sonra bir daha geri dönmemek üzere adayı terk ediyor. 

Büyükannesinin bıraktığı mirası sürdüren bu güçlü kadın, Almanya’da mültecilerle dayanışmaya devam ediyor. 


Görüntü yazarın albümünden.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Küçük Bir Adada&rdquo için 1 yorum

  1. Avatar photo
    Murat buyurgan

    💙

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et