1970'ler

Siyah Beyazdan Gökkuşağına

Yetmişli yılların ortası, küçük bir çocuğum daha. Oturduğumuz sokak upuzun ve dar. İtiş kakış bina dolu bir semt. Teraslar, balkonlar, pencere pervazları karşılıklı muhabbet yeri. Dördüncü kattaki balkonumuzdan kafayı uzatınca iki yüz metre ilerde sokağın başladığı yer görünüyor. Akşamüstleri çekirdek çitlerken, çay içerken karşılıklı laflaşmalar, gülüşmeler, dedikodular gırla gidiyor.

Yetmişli yıllarda, bizim sokaktaki bu balkonlu muhabbetlerin ortak noktalarından biri: Selçuk. Önce kadınların, sonra çocukların, bazen de erkeklerinin ortak eğlence noktası. Şimdiki aklımla trans kadın olduğunu bildiğim Selçuk, o zaman öğretilen bilgiyle “Kız Selçuk.” Şimdiki aklımla ince, narin, güzel bir vücut, siyah parlak saçlar ve dimdik bir yürüyüş, o zamanki aklıma sokulan ise; süslü, makyajlı, “Kız gibi, ne ayıp bir erkek!”

Selçuk yirmili yaşlarda, hemen arka sokakta annesiyle beraber oturuyor. Evini bilmiyoruz ama gelip geçtiği sokak “bizim”. Bizim sokaktaki erkekler erkek, kadınlar kadın, çocuklar çocuk gibi “normal.” Selçuk başka. Hem değişik hem bir tuhaf, bir de baş eğmez.

Ne zaman sokağımızdan geçse taa iki yüz metre öteden, balkonun görüş açısına girdiği anda, onu ilk gören bağırmaya başlıyor.

“Selçuk geliyoooor!”

Eğer bu geçiş saati akşamüstü ise alarmı duyan mahalleli hemen balkonlara dökülüyor. Çünkü o saatlerde kadınların işi hafiflemiş, yemekler pişmiş, sofraların kurulmasına daha var, yani bir anlığına durabildikleri zamanlar. Çay saatleri belki, bazen de “Selçuk saatleri.” Eğlenmek, günün sıkıntısını atmak için anonsu duyan kadınlar, çoluk çocuk balkonlara doluşuyor. Selçuk tam kapımızın önünden geçerken ıslıklar, laf atmalar başlıyor.

“Kız çok sallanma!”

“Pişşşt pişşşt kız Selçuk!”

Gülüşler, kahkahalar, bağırışlar… Herkes çok eğleniyor. Gürültüyü duyan başkaları da fırlıyor camlara, eğlence başlamış der gibi kollarını pervaza yaslayıp koroya katılıyorlar.

“Kızz kızzz, nereye böyle akşam güzeli?”

Selçuk sokağımızdan geçerken dimdik, laf atanlara cevap veriyor. Ne dediğini hatırlamıyorum, aklımda kalmamış, ama çenesini hep yukarda tuttuğu mıh gibi kazınmış hafızama. Pırıl pırıl briyantinli siyah saçlarını, vücuduna oturan beyaz pantolonunu, rujunu, makyajını, süsünü de iyi hatırlıyorum. Çocuk aklımla çok güzel buluyorum görüntüsünü, ama işte karışık kafam. Sokağın köşesini dönene kadar ne başını eğiyor ne de kalçasını sallayarak kırıttığı yürüyüşünü değiştiriyor. Bazen kahkaha atıyor, bazen öfkeyle bağırıyor ama sokağa nasıl bir edayla girdiyse iki yüz metre boyunca öylece yürüyüp çıkıyor görüş alanımızdan.

Biz ne zaman Selçuğu görsek alay edip eğleniyor; annelerimiz, komşu teyzelerimizle ortak ıslıklar çalıyoruz; o ise bize kafa tutup asla pes etmeden yürüyor. Bu şekilde defalarca linç ediyoruz Selçuğu, o ise defalarca düşmüyor. Bu böyle uzun süre devam ediyor, sonra görmez oluyoruz Selçuğu. Belki annesi ölüyor ve o mahalleden taşınıyor, belki başka bir şey.

Yıllar sonra bir haziran ayında aklıma yeniden düşüyor Selçuk. O aklıma düşünce eski komşuları hatırlıyorum. Çok şey değişti, yaşamlar defalarca dağılıp yeniden kuruldu o zamandan beri. O yıllarda kabul görmeyen, yok sayılanlar artık hayatımızın bir parçası oldu. Misal çocukluğumda komşuların korosunda bağıran ben, büyüdükçe etraftan gelen sesleri seçmeyi öğrendim. Kadınlık mücadelesini anlamaya başladığım yaşlarda, başkalarının varolma mücadelesini de fark ettim. Onlar görünür oldukça, “koro”dakilerin çocukları, torunları dünyaya açıldıkça değişiklikler oldu, oluyor. Elbette değişmeden kalanlar da var, o eski saldırgan yerde duranlar. Ama kaybolup azalacaklar. Mutlaka bir gün o rengârenk dünya gerçek olacak. Umut gibi bir şey değil, kaçınılmaz olanı görmek gibi. Hudutlar değişecek.


Görsel Pixabay

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Siyah Beyazdan Gökkuşağına&rdquo için 2 yorum

  1. Fulya İNCİ

    Çok güzel bir fardındalık öyküsü. Kutlarım Senem.

  2. Senem Esen

    fulya teşekkürler, özledik seni.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: