Yazın sıcağında göl kıyısına balık yemeye gitmişiz. Açıkçası mutsuzum, denize girmek isterken kendimi buz gibi bir gölde bulmuşum. Üstüne bir de annem arabada soğuk suya girmemem gerektiğini, artık çocuk olmadığımı yok efendim neymiş eğer soğuk suya girersem regl olurken karnımın ağrıyacağını, söylemiş. Sanki hiç ağrımıyormuş gibi. Hem onlara neyse, benim karın ağrımdan? Kısacası annemin deyimiyle, artık çocuk olmadığım için göle giremediğim, ama yeterince büyük olmadığım için de evde kalıp denize giremediğim, balık yemememe rağmen maaile gidilen balık sefasına zorla sürüklendiğim bir gün.
Köşede patates kızartmamı kemirip etrafa nefret dolu gözlerle bakıyorum. Başta benim gibi, bugün denize giremeyeceğiz, diye huysuzlanan kardeşimse her şeyi unutmuş. O ve küçük kuzenim gözümün önünde göle ters taklayla atlıyor, yeni yapılmış su kaydırağından kayıyorlar. Göz ucuyla arada onları süzüyorum.
“Oh!” diyorum, “Hem küçükler, hem erkek… Ha göl olmuş ha deniz…”
Çantamdan bir kitap çıkarıp okumaya çalışıyorum. Bu sırada iki araba geldiğimiz aile yemeğinin üçüncü arabası da geliyor. İçinden uzun süredir görmediğim ve yaşça benden büyük olan kuzenlerim iniyor. Sanıyorum o sıra üniversiteye falan gidiyorlar, neden kalıp denize girmeyi seçmediklerini düşünüyorum. Sahilde yalnız kalabilecek kadar büyük gözüküyorlar. Hatta bir kuzenim abla yalnız başına seyahat bile ediyor. O zamanlar ortaokulda bir çocuk olarak tek hayalim yalnız başıma seyahat etmek. Yalnız başıma seyahat edeyim ki kendimi balık bile yemezken saçma bir balık restoranında bulmayayım istiyorum.
Annem suratsızlığıma alışmış, neyin var diye sormuyor. “Sen hep böyleydin, daha yedi yaşında ‘Ben sizin valiziniz değilim!’ derdin bize, neymiş efendim her istediğimiz yere götüremezmişiz seni.” Gülüyor sanki komik bir şey anlatıyormuş gibi. Kızgın kızgın kitabıma dönüyorum. Hem okuduğum öyküye odaklanmaya çalışıyor, hem de arada göz ucuyla etrafı kesiyorum.
Bir de ne göreyim o tek başına seyahat eden kuzenim ablaya bira söylüyor annem, babasına “İçicez canım biz, hala-yeğen” diye haddini bildirmek suretiyle… Sinir oluyorum, kitabı bir hışım masaya bırakıyorum, ses çıkıyor.
Anneme ya hemen şimdi bana da bir bira söylersin ya da… bakışımı atıyorum. Annem hiç oralı olmuyor. Neye kızdım, anlamıyor. Hiçbir şeyi yapamadığım bir yaş aralığında sıkışıp kalmış gibiyim! Üstüne kıskançlıktan ölüyorum. Uzun aile masasına bir daha bakıyorum, eğleniyorlar. Onlar eğlendikçe benim kızgınlıktan gözüm dönüyor.
İçimde bikinim var mı, yok mu, giymiş miydim? Aaa kimselere aldırmadan giymişim neyse ki, iplerini bağlamış mıyım tam? Aman bana ne be! “Cumburlop” diye atıyorum kendimi buz gibi suya. Yüzüyorum, yüzüyorum, yüzüyorum… İçim soğuyana kadar yüzüyorum.
Görsel Pixabay
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Buz Gibi Bira, Buz Gibi Göl&rdquo için 1 yorum