1980'ler

Hale Soygazi

Çarşının merkezinde olan evimizin, sokak kapısının hemen yanında iç kısmına oturabileceğim bir penceresi var. Orası benim için hem gelen geçeni izlediğim hem de oyun oynadığım bir mekân. Üşümeyeyim diye annem oraya küçük bir halı/örtü sermiş. Neredeyse tüm vaktimi orda geçiriyorum. Pencerenin hemen karşısında da ilçenin tek demirci dükkânı var; basık ve küçük. Demircinin dükkânı tam görüş alanıma giriyor. İlçedeki herkesin ismi, yaptığı işe göre belirleniyor. Sadece onların değil, ailelerin de. Demircinin oğlu, ormancının gelini, postacının hanımı, kaymakamın kızı, bankacının abisi…

Demircinin kapısında bir gün inanılmaz bir kalabalık görüyorum. Görece çukurda kalan dükkânın içini tam görebiliyorken, kapısında bekleyenlerin ise sadece bacaklarını görebiliyorum. Dışardaki sesleri duyup merak eden ev halkı da yanıma gelip olan biteni anlamaya çalışıyor. Sokak kapısını açıp soruyorlar ne oluyor diye. “Hale Soygazi gelmiş, içerde film çekiyor.“ diyor biri. Bizim ilçeye il merkezinden akrabalarını görmeye ara sıra gelenler ve Şark görevi için tayin olan memurlar dışında kimse gelmezken film artizi gelmiş, tabii ki herkes bakmaya gelecek! Dışardaki kalabalık saatlerce dağılmıyor. Bir ara bacaklar arasında bir boşluk açılıyor, dükkânın içinde sarı bir kadın saçı görüyorum. “Hale Soygazi’yi gördüm!” diyorum. Yıllardır da ne zaman Hale Soygazi filmi izlesem “Ben küçükken bizim ilçeye gelmişti.” diye yanımdakine anlatıyorum.

İlk kez geçenlerde sorguladım bu anıyı. Hangi filmdi o, kaç yılıydı, izlemiş miydik filmi? İlk olarak İnternet’te Hale Soygazi filmografisine baktım. Hale Soygazi, bizim ilçe, tahmini yıl… şeklinde aramalar yaptım. Mümkün değil öyle bir şey bulamadım. Benden 15 yaş büyük olsa da ne zaman eskiye dair bir şey sorsam “Bilmiyorum ben o zaman küçüktüm.” diyen ablamı arayıp sordum hemen. “Aaa Hale Soygazi mi gelmişti? Hiç hatırlamıyorum, abine sor, o daha iyi hatırlar.” dedi. Tarih bilgisine güvendiğim abim, niye soruyorsun dahi demeden neyi kastettiğimi anlayarak (çünkü şehre bir kere ünlü gelmiş zaten, unutulur mu?) “Yok yok Tarık Akandı o.” dedi.

Hale Soygazi sandığım kişinin, en kötü ihtimalle Filiz Akın çıkmasını anlayabilirdim ama Tarık Akan çıkması? Şaşkınlığımı gören abim o gün çekilen fotoğrafların olduğu bir Facebook sayfası olduğunu, onu bulup göndereceğini söyledi. Abim o fotoğrafları bulamadı ama İnternet aramalarım sonunda bir sayfaya denk geldim. O da nesi? Demircinin önünde çekilen siyah beyaz fotoğraflar! Biri o gün çekilen fotoğrafları arşivlemiş ve bir blog yapmış. Aile WhatsApp grubuna gönderdim fotoğrafları. “Aaa Mehmet amca, aa rahmetli İdris amca, demircinin oğlu da var, rahmetli şey değil mi bu?”  İsmen bildiğim ama yüzlerini hiç bilmediğim insanları konuşmaya başladı ailemin nostalji kuşağı.

Ben daha Hale Soygazi’nin Tarık Akan çıkması şokunu atlatamamışken bir de kendi iddiamı tamamiyle ortadan kaldıran belgeler bulmuştum. Zihnimin bu oyunu nerden devşirdiğine dair hiç fikrim yoktu. Gördüğüm sarı saçlı kadın acaba kimdi? O film çekildiği esnada bir de bizi okulda toplayıp ağzımızla rüzgâr sesi çıkarmamızı istemişlerdi. Ama şimdi düşünüyorum da rüzgâr sesi diye hatırladığım olay acaba bir film efekti değil de bir müsamere sekansı mıydı? Yoksa bir film için kuş sesi mi çıkarmıştık? Yoksa çok ses çıkardığımız için öğretmen bize rüzgâr gibi uğultu mu yapıyorsunuz demişti? Yoksa orası aslında okul da değil park mıydı? Bütün anılarımdan şüpheye mi düşmeli, anılarımın peşine mi düşmeliydim? Bu anının anısını yazıp kenara mı bırakmalıydım yoksa?


Ana görüntü, Gece Kuşu Zehra filminden bir sahne.
Yönetmen: Arşavir Alyanak, 1975.

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Hale Soygazi&rdquo için 2 yorum

  1. Harikasın Tomris Güven. 👏👏👏

  2. H.Hürriyet

    Hatıra ve hafıza üzerine bu kadar etkili bir hatırayı okuyabilmek ne güzel.
    Senelerdir Hasan Hüseyin’in 2 Haziran’da öldüğünü “hatırlarım” ; oysa 26 Şubat’ta ölmüş “haziranda ölmek zor” diyen şair – Adiloş Bebe’nin dayısı 2 Haziran’da ölen.
    Çakışan günler, çakışan yanılsamalar 🙂

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: