1990'lar

Bulgur Püskürmesi

Pandemi gibi bir heyula ile dünyacak cebelleşeli handiyse bir yılı geçti. Geçen sene mart ortasında Vezneciler Metrosu’nda eline lateks eldiven geçirmiş, ağzı maskeli insanları görünce “Amma da abartıyorlar!” dediğimi hatırlıyorum şimdi gün içinde ellerimi gıcır gıcır sesi gelesiye su altında tutarken. Şimdiye kadar virüse yakalanmamamı, elimden geldiğince dikkat ediyor olmamın yanı sıra hastalıklardan sıramı savmış olmama da bağlıyorum. Doğup büyüdüğüm köyde çocukluk çağında geçirdiğim bulaşıcı hastalıklardan ve yaşadığım ev kazalarından sonra derman olsun diye vücuduma yapılan edilenleri düşündükçe 20’li yaşlarımın sonlarına kadar tek parça gelmeyi bir başarı olarak kabul etmeye başladım.

İlkokula beş buçuk, altı yaşında başladım. Ne bu acele? Okula başlayım diye tep tepinen, hevesli biri olmadığıma göre herkesin arasında fındık fıstık olarak kaynarım diye düşündü galiba bizimkiler. Hani yaşça büyük çocuklar seni oyunlarına katar, ama yandığın zaman bi’şey olmaz, ebe yapılmazsın ya, o hesap.

Sınıf mevcudu bir köy okuluna göre oldukça kalabalıktı. Her hafta eve bir hastalık getirir, günlerce yatak döşek yatardım. Ateşler içinde kıvranarak kabakulak geçirdiğimde, babaannem şişen suratıma halka şeklinde soba karası çalmıştı. Suratımın yarısını kaplayan şişliğin etrafında siyah bir halka. Bir hafta, on gün herhangi bir ilaç almadan kabakulağı savmayı bekledim evde. Buraya kadar, soba karasının kabakulak için bir tür panase olarak kabul edilmesi kimilerinize masum bir pratik gibi gelebilir, asıl şenlik şimdi başlıyor.

Birinci sınıfın ilk dönemi de, bir hafta okula gidip on gün evde istirahat etmekle, hastalıklarla yarılanmıştı. Her iyileşme sonrası okulun ilk günü öğretmenim okumayı söküp sökmediğimi sınamak için önüme ders kitabından bir metni koyardı. Çatılmayı bekleyen kelimelerle birbirimize bakardık. Bir iki defa metnin olduğu sayfadaki resimlerden bir öykü düzmeye kalkıştığımda da öğretmenim bu istirahatlerimi iyi değerlendirmemi tembihledi. (Pandemide patlayan verimlilik safsatasına altı yaşımdan beri idmanlıyım.)

Sert geçen kış, yarı yıl tatilinin birkaç hafta daha uzamasıyla sonuçlandı bir defasında. O kadar zaman durup okullar açılmaya yakın kızamığa yakalandım. Ancak evde annem ve babam hariç kimse kızamığa kızamık demiyor. Babaannem, dedem ve eve geçmiş olsuna gelen köylüler bu sefer geçirdiğim hastalığa bulgur püskürmesi adını uygun görmüşlerdi. Deva olarak da gerçekten üzerime bulgur püskürtülmek üzere köyün aşağısındaki bir eve götürüldüm bir hafta boyunca. Aradan geçen onca yıla rağmen her anını hatırlıyorum. Üzerimdekileri çıkardılar, üşümeyeyim diye de sobanın dibinde kenarları tırtıklı bir teştin içine oturtuldum. Herkesin Feride Karı diye çağırdığı, konuştuksıra altın dişleri şam şam şamıyan kadın, bir avuç bulguru ağzına atıp iki tur çevirdikten sonra çıplak gövdeme püskürmeye başladı. Bu böyle bir hafta devam etti. Yine köyün sağlık ocağındaki doktorun, hemşirenin yüzünü bile görmeden bir hastalığı daha savmış oldum. Bu seferki istirahatten cebim de dolu çıktım. Annem, dizinin dibine oturtup her gün ders çalıştırdı “bulgur püskürmesi”ni savana kadar. Babamın çalışmadan gelirken aldığı, resmi olarak ilk kitabım olan “Kırmızı Fili Gördünüz mü?yü bu sefer resimlerine bakıp öykü uydurmadan, dökülen süt dişlerim yüzünden yüksek sesle tıslaya tıslaya okumuştum. Ertesi hafta da öğretmenim kırmızı kurdeleyi nihayet yakama takmıştı.

Görece daha sağlam geçirdiğim okulun ikinci döneminin sonuna geldiğimde evin balkonundan düşünce boynum içime göçtü. Ben de etrafımdakilerin yalancısıyım, onlar öyle söyledi. Kendimi yüzükoyun yerde bulduğumda hiçbir şey olmamış gibi eve çıkarıldım annemin kucağında. Benden bir yaş küçük kardeşim de “Abam ölüyor!” diye bir vaveyla koparmıştı ki tek hatırladığım dedemin elinde bir piliç göğsü ile eve gelmesi. Onların deyişine göre boyun köküme pis kan birikmiş. Önce boynuma jiletle bir kesik attılar, sonra da bardak çekilmiş. Bu kısmı kardeşimden dinledim. Yüzüstü yatırıldığımdan tepeme birikmiş büyük insanların ne yaptığından pek haberim olmamıştı. En sonunda da dedemin getirdiği piliç göğsü boynuma yakı gibi koyuldu. Boyun kökümde çiğ tavuk ile bir hafta yattım. Yıl sonu olduğu için karnemi alamamış, tayini çıkan ilk öğretmenim ile de vedalaşamamıştım.

Okul hayatım boyunca ne vakit ol gör içinden bir türlü çıkamadığım bir zorluğa düşsem annem önümdeki işten biraz uzaklaşmamı, uzaklaştıkça işin daha yapılabilir olduğunu göreceğimi salık verirdi. 2000’de ailem ile tüm bu hastalıkları, kazaları yaşadığım köyden İzmir’e taşındıktan sonra yirmi yıl, aynı mahallede ve evde yaşadım. Bir şekilde çocukluğumda başıma gelen tüm bu olanları sorgulamaya her kalkıştığımda “Sadece sen mi böyleydin? Köydeki her çocuk senin gibi şeyleri yaşadı, amma nazlısın!” duvarı örülüyordu yüzüme. Seneler sonra ilk defa kendi evime çıktığımda ev arkadaşlarım ile çocukluklarımıza dair anılarımızı paylaşırken tıpkı annemin dediği gibi yaşadıklarıma ilk defa uzaktan bakma şansını yakaladım. Aradan geçen onca yıla rağmen tüm yaşadıklarım cam gibi parlak.

Son birkaç yıldır da yaşadığım ülkede başımızdan geçen türlü felaketler karşısında devayı, çareyi nazar kitinde, buhurdanlıklara dökülen uçucu yağlarda, yahut mutfağı küçük bir ormana çevirerek şifayı biberiye yetiştirmekte arama halinin oldum olası problemli gelmesi çocukluk hastalıklarımdan ileri geliyor sanırım..


Ana görüntüde, yazarın doğduğu ev.

Creative Commons Lisansı

Bulgur Püskürmesi&rdquo için 4 yorum

  1. fulya inci

    Bu topraklarda yaşayan bizlerin tanıdık hikayesi ve bu adetler “kocakarı ilacı” diye aşağılanırken bir zamanlar beyazyakalılarca, şimdilerde yine çoğu “beyazyakalı” olan minfullnes, yoga vb. müdavimlerince ısrarla önerilmekte ve savunulmakta.

  2. Mahmut

    Özden akan suyu Pasifik belleyip Aşık Gızı’nın mehlesine kadar yaptığınız sörfü ne zaman anlatırsınız?

    • E ablam, ne diyeyim ben sana. Bir diğer yazıda da 9 aylıkken senin nasıl düştüğünü yazayım, ne dersin?

      • Senem Esen

        🙂 aşık gızı mehlesi, sörf.. oooo çok şeyler var burada besbelli. beklemedeyiz.

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et