2000+

Bi’ Salkım Üzüm

8 Mart Feminist Gece Yürüyüşünün İzmir’de de yapıldığını öğrendiğimde henüz üniversite hazırlık öğrencisiydim. Katliamlar, patlamalarla geçen 2016 ve sonrasında gelen karanlık olağanüstü hal döneminde, kimsenin olmadığı sokaklarda Feminist Gece Yürüyüşü ile sadece kadın+ların var olduğunu, onca olan biten karşısında sadece kadınların seslerini çıkarttığının da bilincindeydim.

Peki, bazen yaşadığım evin cümle kapısına kadar çıkmama, bazen de okul sonrası yürüyüşün yapıldığı Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne varmak için otobüs durağına kadar gitmeme rağmen, neden son anda acel tecel, tornistan yapıp pusarak eve dönüyordum? Yürüyüşe ilk defa katıldığım 25 yaşıma kadar neyi beklemiştim?

Bu soruya kendimce bir cevabım hem var hem de yok. Çoğunlukla havanın bozukluğunu bahane ederdim. Yağmur altında cıbıdığım çıkana kadar ıslanıp sonra da en az üç farklı vasıta kullanarak eve dönmek zorunda kalmak bir mazeret sayılır mıydı? Ya da henüz saat akşam 22:00 bile olmadan eve dönmek için kullandığım otobüste tek kadın olmak? Kentin her köşesinin olduğu gibi toplu taşıma araçlarının hatta durakların bile kendilerine tahsis edildiğini sanan erkeklerle mücadelem, akşam eve dönerken de devam ediyordu. Yavaş yavaş sorunun çekirdeğine yaklaşıyordum nihayet: Ben akşam olunca eve dönmek zorundaydım.

Üniversitenin son dersinde bir hocam, daha mezun olmadan yüzüme vuran gelecek kaygısını sezmiş olacak ki bana zamanında okuyup çok beğendiği Gülsüm Depeli’nin bir yazısından bahsetti. Hiç yan yana gelmesem de yazdığı her şey ile bağlar kurduğum Gülsüm Depeli şöyle diyordu: “Aile Yalnızlıktır, Yalnız Yakalanmayın.” Ve ben bir parça yalnız yakalanmıştım. Erkek kardeşlerimin ilk gençlik yıllarından itibaren eve geç gelmeleri herhangi bir sorun teşkil etmezken benim her daim vaktinde evde olmam gerekiyordu.

İşte böyle 2019’a kadar gözümde bi’ salkım üzüm gibiydi Feminist Gece Yürüyüşü. Ancak, beni malum Ezop Masalı’ndaki tilkiden ayrı kılan bir şey vardı. Erişemediği salkımlara “Yok ayol bunlar da pek korukmuş!” diyen tilkiden farklı olarak gidemediğim her Feminist Gece Yürüyüşü ertesinde arkadaşlarımın veya hocalarımın o güne dair paylaştığı fotoğraflara imrene imrene bakar, sanki oradaymışım da onların yaşadığı o coşkuyu yaşıyormuşum gibi hissederdim.

Ve ilk defa Feminist Gece Yürüyüşüne gitmemin çıngısını ne mi yaktı? Arkadaşım Gamze’nin, Yeşilçam yapımlarında kadınların giyinip soyundukları hazırlanma sahnelerinden oluşan kolajı. Kulağa tuhaf geliyor olabilir. Ben onca yıl gitmeye yeltenip sonra yoldan döneyim, Yeşilçam deyince bir avazda isimlerini sayıp dökeceğim kadınların film icabı hazırlanmak üzere giyinip soyunmasından oluşan bir video kolajıyla birden gaza gelip 8 Mart’a katılayım, olacak iş değil! Oldu ama.

O kolaj videosunu izledikten sonra şıkır şıkır süslendim. Annemin şakayla karışık sürdüğüm kırmızı ruja laf sokuşturmasını bile umursamadan çektim kapıyı çıktım.

İlk işim evin yakınındaki kırtasiyeye gidip fıstık yeşili yarım tabaka bir fon kartonu ve dört siyah, keçeli kalem almak oldu. Sonra da doğruca yürüyüşün yapılacağı Kıbrıs Şehitleri’ne gitmek üzere otobüse bindim. Nasıl bir kudret geldi bilmiyorum, otobüste yanıma oturan adamın çenetlerini ayırıp hareket alanımı kısıtlaması karşısında oflayıp puflayarak dolaylı yoldan rahatsızlığımı dile getirmek yerine, dümdüz “Bacağınızı toplayın!” diye bile çıkıştım. Alsancak’a iner inmez ilk olarak her darlandığımda kendimi attığım Kültürpark’a uğradım. Orada yıllardır görmediğim okul arkadaşıma rastladım. Kültürpark’ın çimlerinde yuvarlana yuvarlana hasret giderirken yol üzerinde aldığım fon kartonunu ve keçeli kalemi çıkarıp kocaman kocaman harflerle iki kelime yazdım: “Feminist Killjoy.” O yıl Sara Ahmed’in Feminist Bir Yaşam Sürmek adlı kitabını okumuş, kitabın son bölümünde on madde ile listelenen oyunbozan bir feministin (feminist killjoy) hayatta kalmak adına izleyebileceği yollardan çok etkilenmiştim.

Daha sonra arkadaşımla yürüyüşün yapıldığı alanda yeniden görüşmek üzere kavilleştik. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne vardığımda bana üniversitenin kazandırdığı, yıllardır görmediğim Çelen ve Aslı ile karşılaştım. Uzun uzun kucaklaşıp yürüyüşe katıldık.

Katıldığım o ilk 8 Mart yaşamımda pek çok açıdan dönüm noktası oldu. O yıl yüksek lisansı tamamladıktan sonra aile evinden ayrılıp İstanbul’a taşınmaya ve şimdilerde ev arkadaşımın tabiriyle uzatılmış ergenliğimi nihayete erdirmeyi kafaya koydum. Sıkı durun! Ve de taşındım.

Elbette sadece bir yürüyüşe katılmak tek başına bu kararları vermemde etkili olmamıştır ama ülkede meydana gelen her olay sonrasında yorganı daha da tepeme çekip iyice içime içime pısmışken bir şeyler yapabilme kudretini kendimde bulmam için o katıldığım yürüyüş kıvılcımlar çakmıştır. Kim bilir?


Yazının fotoğrafları yazara aittir.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Bi’ Salkım Üzüm&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et