Olanla Ölen
Yetmişli yıllar. Küçük bir Karadeniz kasabasının ortaokulunda öğretmenim. Kasabada iki de ilkokul var. Bunlardan biri bizim eve çok yakın. DikkatimiOkumaya devam edin
Yetmişli yıllar. Küçük bir Karadeniz kasabasının ortaokulunda öğretmenim. Kasabada iki de ilkokul var. Bunlardan biri bizim eve çok yakın. DikkatimiOkumaya devam edin
Üç kızım var, üçü de küçük, on bir, on, dört gibi yaşları. Babaları arada bir gidip geliyor eve, işi yüzündenOkumaya devam edin
Biz küçükken bir Çetin Amcamız vardı, onun da kırmızı bir Murat 124’ü. Çetin Amcam şoför mahallinde, yanında babam. Arkada annem,Okumaya devam edin
Yetmişli yıllar, Anadolu’nun sürgün şehirlerinden birindeyiz. Denizle buluşan ilçeleri olmasına karşın, dağlık, sert bir iklimi var. Sol tarafta şehrin kalesiniOkumaya devam edin
Annemin yıkadığı çamaşırlar meşhurdu, tertemiz sakız gibi olurdu. Renkliler parlak, beyazlar çivitlenmiş. İnci gibi ipe dizilirdi. Kendi diktiği patiska, kenarlarıOkumaya devam edin
Fındıkzade İlkokulu 4. sınıftayım, 9-10 yaşları. Sınıfımda adı Emine olan bir kız var. Bizden iki yaş büyük. Neden öyle büyükOkumaya devam edin
Sabahat Teyze eğlenmeyi seven bir kadındı, bana göbek atarken iki elini yukarda bağlayıp parmak şıklatmayı o göstermişti. Nereden biliyorsa benimOkumaya devam edin
Ablam resimler yapıyor, öyle de güzel resimler ki. Bittiklerinde gösteriyor bize: -Bak oldu mu? -Ne güzel! Oluyor hepsi oluyor. GeyiklerOkumaya devam edin
Kardeşim orta 1, ben orta 3’teyim. Okula trenle gidip geliyoruz. Sirkeci’den Kocamustafapaşa’ya. Okul dönüşlerinde tren kalabalık oluyor. Aslında bir sonrakiOkumaya devam edin
Yetmişli yıllar, malum Türkiye. Sokaklar, duvarlar yazılarla dolu. Bazıları bilmediğimiz kelimeler, bazıları da sadece harfler. Galiba ilkokul birinci sınıf yaz tatiliydi.Okumaya devam edin