2000+

Nerede Bıraktıysan Oradadır

Sarhoşum, Umutcan’ın omuzlarına abanı abanıveriyorum yine.

– Çok yokuş bura, taşı beni. Kaç kere dedim, çok içeceksek bu kadar aşağı inmeyelim diye.

Taşımıyor öküz. Benim iki katım uzunluğunda bacaklarıyla önden önden yürüyor inadına. Arada dönüp bakıyor arkaya, gülüyor halime. Öyle mi paşam? Yürümüyorum ben de diyorum. Çocuk gibi duruveriyorum yolun ortasında. Eli mahkûm taşıyacak. Off puff şikâyet ediyor.

– Mecbur muyum ben seni taşımaya?

– Değilsin. Ben de değilim ama!

Sırt çantamdan her zamanki gibi çantama tıkıştırdığı gömleğini çıkarıyorum. Taklidini yapıyorum sesimi kalınlaştırıp gözlerimi kısarak:

– Bunu çantana koysana, şunu çantana koysana. Bunu ben unuturum sen alsanaaa!

“Usandım senden.” diyorum. “Bak bak!” diye sallıyorum elimdeki gömleği. Hem gömleğini hem onu kaybetmemenin sorumluluğunu ben taşıyorum. Sen iki koluma gireceksin bir yokuşluk yolda, çok mu?

Türlü eşyalarını kaybetmemenin yükünü bana yüklemiş; arkasını bazen hileyle çaktırmadan, bazen zorla toplatıveriyor. Ne de olsa arkam toplanır rahatlığıyla içiyor gönlünce. Belki bunun acısını çıkarmaya çalışıyorum yokuş boyu kendimi taşıtarak ben de.

Çünkü biliyorum ki elimde çarşaf gibi salladığım o gömleği daha çok taşıyacağım ben. O benden almayı unutacak, ben inadıma ona hatırlatmayacağım, gömlek benimle beraber evime gidecek. İnadıma aylarca geri vermeyeceğim, sonra üzüleceğim. Sonra yıkayıp (niyeyse?) geri vermeye çalışacağım. Sonra “Benim koyacak yerim yok, hem kaybederim ben bunu.” diyecek yine. O gömlek yine benim çantama girecek, yine benimle evime gidecek. Böyle bir kısır döngünün içinde sıkışıp kalacağız: Ben ve onun gömleği.

Sonra aylar geçecek de.. Gömlek bu oğlanın aklına düşecek de… Gömleğim nerede, şuyum nerede, buyum nerede diye seksen kez beni arayacak da…

Ben alttan alacağım. Sonra monologlar atacağım patlayıp bir gün, bıktım senden diye.

İşte bütün bu hikâyenin üzerine, çok içtiğimiz bir günün ertesinde binlerce liralık kulaklığını kaybetmiş bu hıyar. Ben arkadaşımla filme girmişim o gün. Ne zamandır görmek istediğim bir film.

Çok uzun sürüyor film, aç biilaç çıkıyoruz salondan. Nereye gidelim nereye gidelim derken, pat diye mezecide buluyoruz kendimizi. Eee rakı da içeriz o zaman be. İçelim be, işin gücün arasında kendimize bir zaman. Hem ne zamandır da görüşemiyoruz zaten.

Rakılar söyleniyor, yemekler bekleniyor. Bu esnada benim telefonum sekiz kez çalmış. Mesajlar mesajlar mesajlar… Umutcan aramış. Endişeyle geri dönüyorum.

– N’oluyor? Bir şey mi oldu?

– Kulaklığımı bulamıyorum.

Bende bir sessizlik anı. Sinirden dudaklarımı kemiriyorum. Kaç kez konuşmuşuz bu mevzuyu. Karşımda hâlâ o’yumu bulamıyorum, bu’yumu bulamıyorum diyen bir çocuk. Kayıp eşya bürosu muyum ben diyorum içimden, sabırlar çekiyorum. Derken sıralamaya başlamasın mı bu oğlan gece gece gezdiğimiz bütün mekânları:

– Ofisten çıkarken yanımdaydı di mi? Peki bardan çıkarken yanımda mıydı? İstiklal’de var mıydı? Gittiğimiz pilavcının adı neydi, orada var mıydı kulaklığım?

Allah’ım diyorum bu çocuk ne yaşıyor? Nasıl bir bakış hayal ediyor ki, girip çıktığımız her ortamda gözlerim sürekli onda ve eşyalarında olsun; anbean onu kontrol edip fotoğraflasın, etrafında fır dönüp önünü arkasını toplasın.

Konuşması dışarıya taşmış, karşımda arkadaşım şok içinde benim sabrımı izliyor. Üstelik açız, aç! Yemekler bir türlü gelmemiş. Yok yeni bir monologla da çözemeyeceğiz bu sorunu biz, diyorum içimden. Hem kendim yazıp kendim oynuyorum ben zaten baksana. Tekrar tekrar aynı “küçücük” mevzuyu tartışıyoruz, ben aynı şikayetlerimi sıralayıp duruyorum. Karşıdaki almıyor, inatla anlamıyor.

Ben bunları düşünürken karşıda hızlı hızlı konuşmaya devam ediyor ve bir kez daha kulaklığım nerede derse çıldıracağım, hissediyorum. Neyse ki susuyor. İç çekiyorum ben. Ne fayda laf kalabalığı, enerjim yok buna. Oflamayla karışık üç kelime dökülüveriyor dudaklarımdan:

– NERDE BIRAKTIYSAN ORDADIR!

Arkadaşımı bir gülme alıyor. Ben ağzımdan çıkan kelimelere bakakalıyorum. Annemin, teyzelerimin, anneannemin “nerde bıraktıysan ordadır”ları kulaklarımda çınlıyor. Ve bu cümlenin ne denli güçlü, dolu dolu bir slogan olduğunu idrak ettiğim yegâne an olarak kalıyor bu an.


Görsel: Banu Akkalkan

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Nerede Bıraktıysan Oradadır&rdquo için 1 yorum

  1. Defne K.

    Harika 😁💜🌺 Burada “sorumlusu sensin” imasıyla birlikte “kimse almaz, kimseyi suçlama”, hatta “bir yerden çıkar” iması da var sanırım 🙂

Bir Cevap Yazın

Şenlik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et