1990'lar

Yazabileceğim Tüm Şiirler

Çok çok çok çok ünlü bir şairin konuşmasına gidiyorum. Akşam saatleri, kış, hava erkenden kararmış, yağmur, soğuk. Neden tabiat koşullarına göğüs gererek bu adam şairin konuşmasına gidiyorum? Çok ciddiye alıyorum şiir yazmayı, hep şiir yazmak istiyorum.

Salon dolu, benim gibi insanlar. İyi ki erken gelmişim, bir koltuğa yerleşiyorum. Merdiven basamaklarına oturuyor diğerleri, geç de kalmamışlar aslında. Salondaki hava hızla azalıyor, kapalılığın kokusu sarıyor her yanı.

Çok ünlü şair çıkıyor sahneye, kendi yazım sürecini anlatıyor: Sabahları erken kalkarmış, -Bak ben çok uyuyorum belki.- İlham gelmesini beklermiş, -Ben bu ilham işine pek inanmıyorum, kafam karışıyor.- Şiir yazmak çok çok çok zor bir işmiş. -Bana pek zor gelmiyor, içimden çıkıveriyor oysa şiirler.- 

Uzayıp gidiyor konuşma, sorular kısmına geçiliyor. Hayatımın en önemli parçasını yerinden, benden söküp atacak kısma geldiğimizi bilmiyorum. Yaşım 20 değil daha.

Soru: Genç şairlere ne tavsiye edersiniz?

Cevap- Ah, o iş zor!

Duraksıyor, dikkat kesiliyorum. 

“Gençler…” diyor, “Bana yazıyor getiriyorlar, çöp gibi çoğu, insan rahatça diyemiyor, ‘Evladım sen yazmasan daha iyi belki. Kötü bunlar, umut yok.’ Sonra üşenmeden daha da yazıyor. Hiç hiç hiç almamalı bunlar kalemi ellerine. Bir de vaktini harcıyorlar insanın.”

İlham işine yatmasa da kafam, kanatları olan, yüzü seçilemez, minik bir canlı uçuyor tepemde o an ve hızla yere düşüyor. “Peri”nin kanatları kırılıyor, kırıldığını görüyorum. Ben yazdıklarımı tesadüfen bu adama getirsem, arkamdan bunları diyecek belki. Herkesin içinde çöp olduğunu haykıracak yazdıklarımın. Bu ihtimal ile ürperiyorum. Kırılan kanatlar başıma geçiyor, başımdan omzuma, ordan yere, başkalarının oturduğu merdiven basamaklarına düşüyor, orada bırakıyorum yazabileceğim tüm şiirleri. Kolayca kırılıyor cesaretim. Aradan yıllar geçiyor.

Şiir yazmak deyince hep bu ana gidiyorum. Aradan geçen yıllarda sağda solda bazı işaretler görüyorum, birtakım işaretler. Çok ünlü adam şairlerin kendi “taht”larını korumak uğruna dile getirdiklerine, az yaşamaktan başka kabahatleri olmayan insanların denk geliş anlarını görüyorum. İrkiliyorum: “Aaaa benimki de böyleydi, ben de buna denk geldim.” Soğuk bir kış gecesi, yağmura çamura rağmen gittiğim, bir adam şairin bol bol kendini övmesinden ibaret konuşması daha devam ederken bıraktım şiir yazmayı. Aradan yıllar geçiyor, işaretleri okumayı, yerli yerine koymayı öğreniyorum.

Çok iyi anlıyorum, sevdiğin bir işi bırakmanın çok üzücü bir yanı var, hem de bu şekilde.

Ürkek denemelerim oluyor arada, yılların tozu, pası üstümde, deniyorum deniyorum olmuyor. Çok eski zamanlardan hatırladığım kelimeler giriyor şiirlere, bir de geyik. Nereden çıkıyor bu geyik hiç bilmiyorum. Sahneye çıktığı, şiire girdiği anda önce boynuzları görünüyor, kendisi görünmese ayak sesi duyuluyor; her şiir bu geyikle sınanıyor. Küçük yaşımda kendimi içinde bulduğum şiir dünyamın terk edilmişliği ürkütücü. Etraf boş, bomboş. Eski bir şiirden, eski bir denizin dalgaları vuruyor kıyıya, yolların üstünde bitkiler bitmiş, güçten düşmüş bir heyecan, yerine oturmamış bir azim, tecrübesizliğin telaşı ve nereden çıktığını bilmediğim bir geyik ile başbaşa kalıyorum bu dünyada. Geyiğin de olanlardan haberi yok sanki, o da bana boş bakıyor, birbirimize bakıyoruz.

Aradan geçen yılları geri alıyor, aynı güne dönüyorum.

Çok çok çok çok ünlü bir şairin konuşmasına gidiyorum. Akşam saatleri, kışın hava erkenden kararmış, yağmur, soğuk. Neden tabiat koşullarına göğüs gererek bu şairin konuşmasına gidiyorum? Çok ciddiye alıyorum şiir yazmayı, şiir yazmak istiyorum.

Salon yine dolu, yine merdivenlerde insanlar. Sahneye bir kadın şair çıkıyor bu kez. Tanıdığım, okuduğum tüm kadın şairlerin topyekün sureti. Kahverengi saçları, kırmızı elbisesi var, yeşil pabuçları var, saçları kısa. 

“Şiir yazmak çok güzel.” diyor, “Herkes yazabilir. İlham perisi yok, bol bol çalışmak var. En ünlü şairler, (erkek olanlar) en ünlü şiirlerini bir gecede yazdıklarını iddia ederler. Bazılarının ölümünden sonra ortaya çıktı, o en ünlü şiirlerinin yüzlerce müsveddesi olduğu. İyi bir şiir yazmak için çok çalışmak, kelimelerin tek başınalığına, birbirleri ile beraberliğine yeniden yeniden bakmak lazım. Herkes şiir yazabilir, herkesin şiiri kendinedir, ünlü olmak değil önemli olan, beğenilmek, kucaklanmak değildir menzil, yılmamaktır. Herkes, özellikle kadınlar şiir yazmalı, genç olanlar, genç kadınlar….” 

Dönüp bana bakıyor tam bu an, gülümsüyor. Ben ayağımın dibinde oturan bir geyikle çok mutluyum. Bu kez bir kadın şairi, yazabileceğim yüzlerce şiire inanarak dinliyorum. 


Editörün notu: Bu yazıdan sonra okunacak Şenlik yazıları: Bir, iki, üç.

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansıile lisanslanmıştır.

Yazabileceğim Tüm Şiirler&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: