Üniversiteyi bitirmeme iki sene kala kariyer planım, yani hayalim belirginleşti. Mezun olur olmaz blr süre masa başı bir işte çalıştıktan sonra, en yakın arkadaşımla ortak kitap kafemizi açacaktık. O zamanlar hayat şimdikinden daha kolaydı. 2000’lerin başındaydık, hepimizin hayatı daha güzel olacaktı. Benim yaşlarımda çoğu insanın böyle hayalleri vardı, bizimki biraz farklıydı (ki zamanla bu hayalini gerçekleştirenler oldu).
Gençliğin bir illüzyonu var, insan her şeyi yapabileceğine inanıyor. “Zamanın ruhu” diye bir şey varsa, kendi dünyalarımızda tüm yaşadıklarımıza rağmen daha iyimser bir havası da vardı o zamanların.
Bu hayalimizden bir sene sonra babam aracılığıyla bir iş teklifi aldım, iyi bir bankada tam zamanlı müşteri temsilcisi olmamı istiyorlardı. Şartlar mükemmeldi, genç olmama rağmen bankacılık tecrübem de vardı, gerisi için beni eğiteceklerdi. Babam teklifi iletti ama olumlu baktığımı duyunca var gücüyle karşı da çıktı. Onun kızı, bir bankada mı çalışacaktı, hem de müşteri temsilcisi olarak! Bense hayata erken atılmamı sağlayacak her işe açıktım, sanırım biraz da babamın kanatlarının altından ayrılmak istiyordum. Onun tüm itirazlarına rağmen iş görüşmesine gitmeye karar verdim. Okulum bitmemişti ama bir şekilde biterdi, “En kötü ihtimalle mülakat tecrübesi edinirim.” diye düşünüyordum.
Birtakım sınavlardan geçtim, son iki aşama kalmıştı. Biri grup mülakatıydı, onu da geçen son mülakatla işe alınacaktı.
Şimdiki halimle bir film seyreder gibi kendimi seyrediyorum. O salondaki varlığıma bakıyorum, diğerlerinden daha rahatım. Hepsi birbirinden şık takım elbiseleriyle bir grup genç insan. Modern bir binada, görüşmeye giriyorlar, tek istedikleri bir gün bu binada, bir çalışan olmak. Çoğu mezun olmuşlar, gerçek hayata ilk adımları. Güzel bir yerden başlamak istiyorlar, bunun gerginliği yüzlerine yansımış. Benimle aynı mülakata gireceklerden biri çok rahat olduğumu söylüyor ve ben o an fark ediyorum, benim kaybedecek hiçbir şeyim yok. Ertesi sabah kalkıp her gün bindiğim otobüse bineceğim, her gün gittiğim okuluma gideceğim. Olabilecek en olumsuz şey bu.
Bizi görüşme yapacağımız odaya aldılar. Oval bir masanın etrafında, adımızın yazıldığı yerlere yerleşmemizi izlediler. Biraz sohbet ettikten sonra hepimizin aynı soruyu cevaplamasını istediler. “Kırk yaşınıza geldiğinizde kendinizi nerede hayal ediyorsunuz?”
O güne kadar kafe açmak hayallerimden biriydi ama hiç kırklı yaşlarımı düşünmemiştim. Gözümde bir anda her şeyi halletmiş, aşmış bir kadın canlandı. Düzenini kurmuş, belki emekliye ayrılmış ama biraz yaşlanmış, gözlerinin kenarında kırışıklıklar da çıkmış. Artık huzurlu, rahat bir hayat istediğinden kendi çikolatacı dükkânını kurmuş! Bi’dakika! Daha önce bu hayallerimde yoktu!
Aslında bu soruyu neden sorduklarını biliyordum, kariyer planlamasını nasıl yaptığımızı görmek istiyorlardı, o yaşlara geldiğimizde hâlâ bankacı olmayı isteyecek miydik ve kariyer basamaklarında nereye kadar tırmanmayı planlıyorduk? Ya da yeterince gerçekçi miydik? Benim gerçekçi olmadığım kesindi. Sıra bana geldiğinde çok rahat bir şekilde ufak, sevimli çikolatacı dükkânımdan bahsettim. Konuşurken anlatan ben değildim sanki, içimdeki muzip ortaya çıkmıştı. Görüşmedeki herkes beni izledi. Bittikten sonra aynı görüşmeye girdiğim bir iki kişi benim işe alınacağımdan emin olduklarını söylediler. Bense sonucu biliyordum.
O binadan çıkmamla çikolatacı olma fikri buhar oldu. Hiç kafe de açmadım. Şu anki içinde bulunduğumuz ortam o zamanları mumla aratıyor ama ben hayal kurmaya devam ediyorum. Ayrıca, bazen düzenimin olmaması beni zorlasa da, babamın kanatlarının altından çıkmışım, bana gösterilen onlarca yoldan dönmüşüm ve tökezlesem de kendi yolumdan devam etmişim. Belli ki dile dökmediğim hayallerimin bir kısmını da gerçekleştirmişim.
Görsel: Banu Akkalkan
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
“Hayal Kurmak da Bir İş midir?&rdquo için 1 yorum