1980'ler

Niye Gelmediniz?

Seksenlerin sonu, biz genç kadınlarız. Politikayı takip ediyor, kendimizce aklımıza yatan grupların içinde yer almaya çalışıyoruz çünkü memleket değişip güzelleşsin istiyoruz. O gün de gittiğimiz kadın derneğinin, başka kadınlarla yapacağı ortak bir eylem var. Hangi nedenle bu eylem yapılıyor hatırlamıyorum. Dünya Barış günü müydü acaba?

O yıllarda kadınlar kendi meseleleriyle uğraşıyor ama daha çok ülke gündeminin peşinde, en azından benim içinde olduğum kadın grupları öyle. Son yılların 8 Mart’ları kadar görkemli bir araya gelişler olmasa da, kadınlar olarak bağımsız bir yol izlemeye çalışıyoruz, kendi özgücümüzle sokaklarda olmayı deniyoruz hep.

Nazo ile Aysel, arkadaşlarımızın anneleri. Biz ne konuşsak, ne yapsak duyuyor, biliyorlar, çünkü onların yanında, evinde, sofrasında oluyoruz çoğu zaman. O günkü eylemi de bizden duymuşlar, kafalarında tartıp karar vermişler. Sultanahmet’te yapmayı planladığımız kadın eylemine “Biz de gelelim.” diyorlar. “Ama eylemi polis engeller büyük ihtimal, gelmeyin isterseniz.“ diyorum, arbede çıkarsa zarar gelmesin diye düşünüyorum. “Olsun biz de size sahip çıkarız.” deyip susuyorlar. O an kafamda bir şey canlanmıyor, zaten  geleceklerine de ihtimal vermediğim için “İyi, peki.” diyip yer ve saati söylüyorum. Başka çok mühim işler için yanlarından ayrılıyorum.

O gün geldiğinde söz verdikleri gibi, ikisi de çantalarını takıp tıngır mıngır, tam saatinde Sultanahmet’te bir banka oturup bizi bekliyorlar. Oysa ben onları tamamen aklımdan çıkarmış koşturuyorum.

Tahmin ettiğimiz gibi planladığımız yerde eylem yapmamıza izin verilmiyor ve biz 500 metre ötede önceden belirlediğimiz başka bir yerde “korsan basın açıklaması” yapıp bir iki slogan attıktan sonra dağılıyoruz. Eylem değil ama eylemin açıklaması bitmiş oluyor böylelikle. Herkes evine gidiyor, Nazoyla Aysel aklıma bile gelmiyor. Ertesi gün görüyorum onları.

“Niye gelmediniz? Biz sizi bekledik, bekledik döndük.” diye sitem ediyorlar. 

Hem şaşırıyor hem üzülüyor ama en çok da utanıyorum, özür diler gibi “Sahiden geldiniz mi?” diyorum.

“Ya ne? Hem de çantamıza taş koduk.”

Bu sefer koca gözlerimi iyice açıp anlamamış gibi 

“Aaaa!!! Napacaktınız ki taşı?” diyorum, tahmin ettiğim şeye inanmıyorum.

Gözlerini çevirip, kafasını hafif yana yatırarak lafını etmediği şeyi göstermek ister gibi cevap veriyor Nazocuğum.

“Size sahip çıkmak için… Ama gelmediniz.”

O bakıştan sonra aldıkları önlemi, bize nasıl sahip çıkacaklarını, başörtülü, pardesülü planlarını, çantadaki taşların kerametini net olarak anlıyorum. Gülsem mi, utansam mı ne diyeceğimi bilemeden söyleyecek söz arıyorum, gönüllerini almaya çalışıyorum. Çantalarında taşlarla Sultanahmet’te bir banka oturup bir saat bizi beklemişler, bense onları aklımda bile tutamamışım. Kendime kızıyorum, o an kendimce güven verecek bir şey söylemem gerektiğini biliyorum ama onların bana verdiği güvenden fazlası olamaz onun da farkındayım.

“Söz, 8 Mart‘a beraber gideriz, hem taş da gerekmez, o gün her şey yolunda gider inşallah.” diyorum. İkisi de inanmaz gibi yine gözlerini yana yatırıp bakıyorlar.


Diğer Aysel ve Nazo yazıları için:
Aysel Taksim’de
Cosss Etti
Bedenimiz Bizimdir
Uçuşan Pankart
Tertemiz Camlar

Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

 

 

Niye Gelmediniz?&rdquo için 1 yorum

  1. Biray Anıl Birer

    Yaa hastasıyım Nazo’yla Aysel’in..

Bir Cevap Yazın

%d